Eteği ayağına dolaşmak : Telaştan yapacağı işi şaşırmak.
Eteğine yapışmak : 1. Güçlü, saygın , varlıklı birinin koruyuculuğuna sığınmak, ondan yararlanmaya çalışmak. 2. Bir şeye sıkıca sarılmak.
Etek öpmek : 1.Bir işi yaptırmak için çok yalvarmak. 2. Yaltaklanmak.
Etekleri tutuşmak : Çok telaşlanmak, çaresiz kaymak, heyecana kapılmak.
Etekleri zil çalmak : Bir nedenden dolayı mutlu olmak, sevinç içinde olmak.
Etekteki taşı dökmek : Bütün bildiklerini açıklamak.
Eti ne, budu ne? : 1. Yetersiz, küçük, zayıf, çelimsiz. 2. Elindeki imkanları sınırlı, parası az.
Eti senin kemiği benim : Çocuk velilerinin öğretmene ya da ustaya çocuğun eğitiminde kendine tam yetki verdiğini anlatmak için söylenir.
Etliye sütlüye karışmamak : Kendi işi dışında kimsenin işi ile ilgilenmemek, toplum içindeki eğilimlerden, oluşumlardan uzak durmak.
Etme bulma : Yapılanın karşılığı görülür, iyilik eden iyilik, kötülük eden kötülük bulur.
Ettiği yanına (kar) kalmak : Yaptığı kötülüğün cezasını, karşılığını görmemek.
Ettiğini bulmak : Yaptığı kötülüğün cezasını görmek, kötülüğün kendi başına gelmesi.
Ev bark olmak : Bir evi ve ailesi olmak.
Ev yıkmak : 1. Ailenin geçim kaynağını yok etmek. 2. Karı ile kocayı birbirine düşürüp ayırmak.
Evde kalmak : Evlenme çağı geçmiş olmak.
Evdeki hesap çarşıya (pazara) uymamak : İşlerin önceden tasarlandığı, düşünüldüğü gibi değil de başka bir yolda gelişmesi.
Evelemek gevelemek : Anlaşılmayacak biçimde dolambaçlı konuşmak, ağzının içinde mırıldanmak.
Evirip çevirmek : 1. İyice görmek, incelemek için her yanını döndürmek. 2. Bir durumu, bir sözü istediği şekle sokmak için çeşitli yollara başvurmak. 3. İdare etmek, yönlendirmek.
Evlat acısı gibi içine çökmek (oturmak) : Yitirdiği bir şey için çok üzülmek.
Evlerden (işitenlerden) uzak (ırak) : Dilerim kimsenin başına böyle bir felaket gelmesin.
Evlere şenlik : Dilerim böyle bir felaket bütün evlerden uzak olsun, herkese hayır gelsin, herkes mutlu olsun, hiç kimse keder görmesin, felakete uğramasın.
Evli evine köylü köyüne : Dağılma zamanı geldi, herkes kendi evine, kendi işinin başına gitsin.
Evliya gibi : Uysal, ahlaklı, çok iyi kimse.
Evliyalık satmak (taslamak) : Dindar ve doğru görünmek, her zaman doğruluktan söz etmek.
Evvel Allah : Allah’ın izniyle, yardımıyla bu işi başarırım.
Evvel emirde : Her şeyden önce, ilk iş olarak, ilk defa.
Eyüp sabrı : Büyük güçlük ve üzüntülere yakınmadan sabırla dayanma, en büyük üzüntülere yakınmadan sabırla dayanma.
Eyvallah etmemek (eyvallahı olmamak) : Birine boyun eğmemek, onun minneti altına girmemek.
Ezbere konuşmak : Gerekli bilgiyi almadan, işin alını astarını öğrenmeden konuşmak.
Ezilip büzülmek : Güç bir duruma düşüp çekindiğini, sıkıldığını, utandığını davranışları ve sözleri ile belli etmek.
Ezip suyunu içmek : İşe yaramamak, kıymetli olmamak, itibardan düşmek.
Yeterli değil
Çok fazla söz yok yeterli değil