İran-İlhanlı Devletinin Iikinci hükümdân. Zulmü ile meşhûr otan Cengiz Hân’ın torunu; Iran, Irak ve Anadolu taraflanndaki vârisi olan ilk Iran-ilhanlı hükümdân Hülâgü’nun oğlu. 1234 (H. 632) senesinde doğdu. Babası Hülâgû’nun 1265 (H. 663) senesinde ölümü üzerine, Meraga’da hükümdar oldu. 1282 (H. 681) senesinde Hemedân’ da öldü.
Dedesi Cengiz Hân ve babası Hülâgü gibi kan dökücü ve zâlim bir kimse olan Abaka Hân’ın çocukluğu ve gençliği, doğduğu yer olan Moğolistan da geçti. 11256 senesinde, babasıyla birilikte İran’a I geldi. Hulâgû’nun 1258 (H. 656) senesinde Bağdad’ı yakıp-yıktığı ve sekiz yüz binden fazla müslümanı katlettiği sırada, onunla berâber bulundu. Babasının ölümü üzerine, hânedân temsilcileri tarafından hükümdârlığa seçildi. Hülâgü, Bizans imparatorunun kızını istemişti. Fakat kız yolda iken, Hülâgü öldü. Abaka Hân babasının yerine bu kızla evlendi.
Babasının Mısır Memlûklerine ve müslümaniara karşı başlattığı zâlimâne mücâdeleye devâm etti. Koyu bir budist olan Abaka Hân, Bizans imparatorunun kızıyla evli olduğundan, müslümaniara karşı düşmanca, hıristiyanlara karşı ise dostça bir siyâset tâkib etti. Bu davranışları. Avrupa’da memnûniyetle karşılandı. Bütün gayret ve çalışmalarına rağmen, AvrupalIlarla birleşip Memlükler üzerine hâkimiyet sağlayamadı. Ayrıca Kafkasya’da yaşıyan kabileler üzerinde hâkimiyet kurmak istediyse de önceleri muvaffak olamadı.
1243 (H. 641) Kösedağ savaşından sonra, topraklarının bir kısmı, Moğol istilâsına uğrayan Anadolu Selçuklu hükümdarı İkinci Gıyâseddîn Keyhüsrev, ağır vergiler ödemek mecburiyetinde kaldı. Vefât ettiği zaman; ikinci izzeddîn Keykâvus, Dördüncü Rükneddîn Kılıç Arslan ve İkinci Alâüddîn Keykubâd olmak üzere ardında üç oğul bırakmıştı. Babalarının ölümü üzerine üçü birden tahta çıkanldılar ve kardeşler saltanatı bir müddet devâm etti. Tecrübeli vezir Celâleddîn Karatay’ın vefât etmesi, kardeşler arasındaki birliğin bozulmasına sebeb oldu. Saltanat ve devlet, harîs, menfaatçı devlet adamlarının oyuncağıhâline geldi. Onların bu hâllerinden istifâde eden Moğollar, Anadolu’yu sömürmeye başladılar. Sultân-lığı üzerinde bulunduran üç kardeş, Moğol hükümdârına bağlılıklarını bildir* mek için bir elçi göndermek üzere, Kayseri’de buluştular ve Alâüddîn’in, Büyük Hân’a gitmesini kararlaştırdılar. Rükneddîn ve izzeddîn Konya’ya döndü. Ancak İkinci Alâüddîn Keykubâd yolda vefât edince, iki kardeş arasında anlaşmazlık çıktı. Sonunda izzeddîn tek başına Anadolu Selçuklu tahtına oturdu ve kardeşi Rükneddîn’i Burdur kalesine habs ettirdi.
Bu sırada Moğol (ilhanlı) ordulan, Anadolu’yu yağmaya başlayıp, şehirleri, kasabaları yakıp-yıkarak Aksaray’a kadar geldiler. Sultan izzeddîn, Moğollarla sulh yapıp, iyi geçinmek istedi. Fakat devlet ricâli, Moğollara karşı harbe girmesini tavsiye etti. Büyük savaş ve çarpışmalardan sonra tutunamayarak, Konya’ya, sonra İstanbul’a gitti ve Rum imparatoruna sığındı. Oradan Kırım’a geçti. O sene Moğol orduları Aksaray yakınlarında kışladı. Bu zaman zarfında teşrîfâtçılar emîri olan Pervâne Muînüd-dîn Süleymân ve Nizâmüddîn Hurşîd, büyük gayret sarfederek Moğol orduları komutanı Baycu’yu sulha râzı ettiler ve Rükneddîn Kılıç Arslan’ı, Burdur’dan getirerek, Selçuklu tahtına çıkardılar. Pervâne Muînüddîn tam yetki ile söz sâhibi oldu. Muînüddîn, idârede etkili bulunduğu süre içinde Moğolların zararlarını mümkün mertebe azaltmaya çalıştı ve bu işte başarılı oldu. 1265 (H. 664) senesinde Moğol İlhanlı hükümdârı Hülâgû ölünce, yerine geçen Abaka Hân’ı tebrike gitti. Abaka Hân onu, Trabzon Rumlarının işgâlindeki Sinop’u feth etmesi karşılığında bağışladı. Bu sırada, ölen Rükneddîn Kılıç Arslan’ın yerine 5-6 yaşlarında bulunan Üçüncü Gıyâsed-dîn Keyhüsrev getirildi. Başta hâkim ve ciirâyetli bir sultânın bulunmaması sebebiyle, devlet idâresinde tek başıruypz sâhibi olan Pervâne Muînüddîn, Moğol komutanlarının çevirdiği entrikalar sonucu, yıpranmaya başladı. Moöölların tahakkümüne dayanamadı. Bujsebeple 1272 senesinde Abaka Hân’la yaptığı görüşmede; “Hükümdârlıkta akrabâlığın
DEDESİ CENGİZ HAN VE BABASI HÜLA60 GİBİ İLİM VE MEDENİYET DÜŞMANI KAN DÖKÜCÜ VE ZALİM OLAN ABAKA HAN IN BİR MİNYATÜRÜ. ABAKA HAN, KURU BİR CİHANGİRLİK SEVDASI İÇİN PEK ÇOK İSLAM MEMLEKETLERİNİ TALAN VE PEK ÇOK MÜS-LÜMANI ŞEHlD ETMİŞTİ.
ehemmiyeti yoktur. Anadolu’daki temsilciniz Acay, beni öldürüp, Anadolu’nun hâkimi olmak ve Mısır sultânının tâbiiyye-tini kabül etmek düşüncesini taşıyor” dedi. Abaka Hân ise; bu sırrı kimseye açmamasını söyleyerek, Acay’ı geriye çağıracağına dâir söz verdi. Pervâne, Anadolu’ya dönünce, Acay’ı eskisine göre daha fazla aleyhinde buldu. Sebep olarak Abaka Hân’a söylediklerinin Acay’a bildirildiği endişesine kapıldı. Bu durumda, hayâtını tehlikede gören Pervâne Muînüddîn, Memlûk sultânı Baybars’a elçi göndererek Anadolu’ya sefer düzenlemesi teklifinde bulundu. Bunu yaptığı takdirde kendine bağlı kalacağına söz verdi. Memlûk hüküm-dârı Baybars, Anadolu’ya büyük bir sefer düzenledi ve Moğol ordusunu Elbistân’da bozguna uğrattı. Halkın sevgi gösterileri arasında Kayseri’ye kadar geldi. Moğol ordusunun yenilgiye uğradığını haber alan Abaka Hân, büyük bir ordu hazırlayarak Anadolu’ya girdi. Bu sırada Melik Baybars, geri çekilip Suriye’ye döndü. Abaka Hân Elbistân’a ulaştığı zaman, Melik Baybars Haleb’e varmıştı. Abaka Hân, Elbistân’daki savaş meydanına giderek Moğol ölülerinin çokluğunu gördü. Kendini tutamayarak ağladı ve kini bir kat daha arttı.
Elbistân’dan Kayseri’ye yönelen Abaka Hân, askerlerine, şehirde yağma ve katliâm yapmalarını emretti. Bu emir karşısında Kayseri’nin iteri gelen âlim ve k&dıları, Abaka Hân’ın huzuruna çıkarak halkın kendilerini müdâfaa etmekten âciz bulunduğunu, herhangi bir hükümete ıtfiat etmekten başka pir şey yapamayacaklarını anlatarak, onu teskin etmeye çalıştılar Bu yalvarma ve îzâhlar, Abaka Hân’ın hiddetini biraz yumuşattıysa da, karârından vazgeçmeyip pek çok insanı öldürttip. bâzılarını da hapsettirdi. Ayrıca şehrin kâdısı Celâleddîn Habîb ile Nûreddîn Karaca, ZAhirüddln Hûd gibi ileri gelenler şehîd edildiler. Başka şehirleri de yağma ve talan ettirdi. Sonra, Karamanoğullarının ve Türkmenlerin tenkilini (sürülmesini) ve Anadolu’nun idaresini kardeşi Konkur-tay’a bırakıp Azerbaycan’a döndü. Pervâne Muînüddîn’i de yanında götürdü. Kayseri’den Erzurum’a doğru hareket ederken askerlerine, Anadolu’ da müslüman Türklerin ve bilhassa Türkmenlerin öldürülmesini ve her tarafın yağma edilmesini emretti. Müslü-manlara kan kustururken, hiç bir hıristiyana dokunmadı. Abaka Hân’ın bu seferinde, kaynakların farklı rivâyetle-rine göre, öldürülenlerin iki yüz ile altı yüz bin kişi olduğu, bir o kadarının da esir edildiği bildirilmektedir.
Abaka Hân, berâberinde götürdüğü büyük esir kitlesi ile Bayburt şehrine varınca, dikkat çekici bir hâdise ile karşılaştı.
Abaka Hân, burada konakladığı sırada, bir ihtiyâr; mutlaka Hân’ın huzû-runa çıkıp, mühim şeyler söyliyeceğini, bu sebeple kendisine eman ve izin verilmesini istedi. Kendisine Abaka Hân tarafından izin verilip huzuruna çıkınca; “Ey yeryüzünün hükümdârı! Düşmanın senin memleketine girdi, fakat halkına dokunmadı. Sen ise düşmanına karşı harekete geçtin. Fakat kendi memleketini yağma ettirdin, kendi tebâanı esir ve katlettin. Acabâ senden önce gelen hânlardan hangisi böyle bir yaraya sâhib olmuş veya böyle bir usûlü tâkib etmiştir” dedi. Abaka Hân, Bayburtlu ihtiyârın sağlam bir muhâkeme ve cesâretle söylediği bu sözler karşısında, şaşırıp kızdı. Bununla birlikte yapılan kötülüklerin mes’ûliyetinl komutanlarının üzerine attı. Abaka Hân, Pervâne Muînüddîn hakkında da iyi şeyler düşünmüyordu. Ancak, Anadolu’yu idâre edecek, kâbili-yetli ve tecrübeli birisini bulamayacağını, Muînüddîn Pervâne’yi suçlamasının ve onu öldürmesinin büyük bir memnûniyetslztiğe sebeb olacağını bili-
yordu. Bu yüzden onu suçlamaya yanaşmıyordu. Ancak Elbistan bozgununda Pervâne’nin eli olduğundan şüphe etti. Memlûklularla görüşüp, Anadolu’ya gelmelerini teklif etmesinin delillerini araştırdı. Suçlu olduğuna hükmedip İdâmına karar verdi. Pervâne, bir çok mâzeret gösterip suçsuz olduğunu anlatmak istediyse de fayda vermedi.
Bunun üzerine, Pervâne’yi sevenler kaçmasını tavsiye ettiler. Fakat Pervâne Muînüddîn; “Evet kaçmak kolaydır. Buna fırsat ve imkân da vardır. Ancak bizim yüzümüzden Moğollararkadan bir çok vilâyetlere baskınlar tertipleyerek, suçsuz mü8İümanlara işkence yapıp, zarar vereceklerdir. Birkaç gün daha yaşamak kaygusu ile benim kaçmam yüzünden, halkın bu zahmetlere uğramasına nasıl râzı olabilirim” diyerek, milletine ve vatanına bağlı olduğunu ve Moğolların yaptığı zulümleri dile getirdi. Nihâyet, Selçuklu Devleti’ni yirmi yıla yakın bir süreden beri idâre etmekte olan bu kâbiliyetli ve tecrübeli vezir, 2 Ağustos 1277 (H. 676) târihinde Abaka Hân tarafından îdâm edildi.
Abaka Hân, Erzincan’da bulunduğu sırada, Kırım’a kaçan Sultan Izzeddîn’in oğlu Sultan ikinci Gıyâseddîn Mes’ûd, Kırım’dan Sinop’a, oradan da Samsun yoluyla Erzincan’a giderek, Abaka Hân’ ın elini öpüp, îtimâdını kazandı.
Abaka Hân, Pervâne Muînüddîn’in îdâm edilmesinden sonra, yerine Fah-reddîn Ali’yi getirdi. Bu sırada Memlûklü sultânı Baybans ölmüşdü. Yerine geçen Sa’ îd Nâsırüddîn Baraka Hân, Moğollarla mücâdele edecek güçte değildi. Anadolu’nun bir kısmı ise Moğol hâkimiyetini kabul etmeyen, Karamanlı Türkmenlerin kontrolü altındaydı. Abaka Hân, onlara karşı ünlü vezîri Şemsüddîn Cüveynî, kardeşi Acay ve Selçuklu vezîri Fahreddîn Ali’yi ve kendine sığınan genç sultan KeyhfflHjl gönderdi. Şebinkarahisar, Toka®» daha sonra Aksaray, Moğol ordulBaraf ından tekrar ele geçirildi ve pek jçok insan öldürüldü. Elbis-tân savaşında öldürülenlerin sayısı kadar müatüman toplanarak, zâlim Moğollara Itöle olarak gönderildi. Sonunda Konya da Türkmenlerden alındı. Türkmenler ise, Ermenek civârın-daki asıl yurtlarına çekildiler. Yaz mevsiminde Kayseri dolaylarına çekilen Moğol ordusu, savaş ve yağmacılığa bir müddet ara verdiyse de, yaz sonuna doğru tekrar harekete geçerek, Türk-menleri dağlarda kıstırıp büyük kayıplar verdirdiler.
Bundan sonra Anadolu’ya hâkim olan İlhanlIlar (Moğollar), Anadolu’yu dolaylı olarak değil, doğrudan kendileri idâre etmeye başladılar. Abaka Hân, berâberinde getirdiği vezîri Şemsüddîn Cüveynî ile birlikte, Anadolu’yu İlhanlIlara (Moğollara) bağlı kılacak bir çok siyâsî ve mâlî düzenlemelere girişti. Ayrıldığında, yalnız Selçuklu vezîri olarak değil, aynı zamanda İlhanlIların vekili olarak idâreyi Fahreddîn Ali’ye bıraktı. Fahreddîn Ali’nin bir arkadaşını da genç sultan Üçüncü Keyhüsrev’in vekili yâni uygulamada onun yetkili temsilcisi yaptı.
Anadolu’dan dönüşünde, köle olarak götürdüğü esirlerle birlikte hazırladığı bir orduyla, kardeşi Mengütimur’u Suriye üzerine gönderdi. 1282 (H. 681) yılında, Mengütimur kuvvetli bir ordu ve büyük mühimmât ile Suriye’ye girip Halep’i yakıp yıktı. Binlerce müslümanı şehîd etti. Memlûktu ordusuyla Hama ile Humus arasında karşılaşan Moğol ordusu, bozguna uğradı ve Mengütimur Diyarbakır taraflarına çekildi. Yeniden hazırlık yapmağa başladıysa da Diyarbakır’da öldü. Bu mağlûbiyete ve kardeşinin ölümüne son derece üzülen Abaka Hân, kendini içki ve eğlenceye vererek dertlerini unutmaya çalıştı.
Abaka Hân, batıdaki yenilgilerine rağmen, doğuda birçokgâlibiyetlerelde etti. Burak komutasındaki büyük bir Çağatay ordusu, 1270 (H. 669) senesinde yenilgiye uğratıldı. Abaka Hân, doğudan gelecek bâzı hücumlarda üs olarak kullanabilmek için, devrin büyük ilim merkezi olan Buhârâ’jı 3273 (H. 672) senesinde yağmalatıp yaktırdı.
Dedesi Cengiz Hân ve babası Hülâgû gibi ilim ve medeniyet şlâfmanı, kan dökücü ve zâlim olan AbaksıİHân, babasının kurduğu Ilhanlı devİMnin sınırlarını güçlükle koruyabildi. Halk üzerindeki ağır vergi yükü hafifieterek içeride huzuru sağlamak istediyse de, gâyesiz ve kuru bir cihângirlik sevdâsı için pek çok İslâm memleketlerini talan ve pek çok müslümanı şehîd etmiş, ilmin ve fazîletin yayılmasını engellemişti. Budist olan Abaka Hân, Budizmin yayılmasına çalıştı ve bir çok Budist tapınaktan yaptırdı. Devlet işlerinde tecrübeli ve zekî bir kimse olan Şemsüddîn Cüveynî* nin vâsıtasıyla Kafkas kabilelerini itâat altına aldı. Nihâyet 1282 (H. 681) senesinde öldü. Bâzı kaynaklar onun zehirlenerek öldürüldüğünü, bâzıları ise tutulduğu bir hastalıktan kurtulamadığını kayd ederler. Abaka Hân’ın ölümünden sonra yerine yeni müslüman olan kardeşi Ahmed Hân (Teküdâr) geçti.
Dipnot
1- Ahbâr-ı Selâcuka-i Rûm; *h. 308, >118, 354,355,357,372,384,387,392,400,421, 429,430,438…
2- Kâmûs-ül-a’lâm: cild-1, sh. 590
3- Mir’ât ı Kâinat; cild-2, sh. 136
4- Miisâmeret-ül-ahbâr ve müsâyeret-ül-ahyâr (Ahbâr-ı Selâcuka-i Rûm kitabı içinde); sh. 429
5- Rehber Ansiklopedisi; cild-8, sh. 101
6- Büldân-iil-hılâfet-iş şarkıyye; sh. 259
7- Vesâik-ül-hurûb-is-Salîbiyye; cild-5, ah. 362
8- El-Ev&mir-ül Aldiyye sh. 669-685
9- El Mufaddal (YUnûnt); cild-3, sh. 181
10- Câ mi’ut-teuâ rîh; cild-1, sh. 31
11- Anonim Selcuk-nâme; sh. 59
12- Nihâyet-ül-ereb: cild-4, sh. 150
13- Subuh-ül-a’şâ; cild-14, sh. 150
14- CihAn-gûşâ; sh. 224
Kaynak İslam Ansiklopedisi