İlk defa göz hastalıkları hakkında kitap yazan müslüman tıb âlimi. Bağdadlı olup, müslümanlar arasında “Kehhâl”, Avrupa’da ise, “Hally Jesu” isimleriyle meşhûr oldu. Ebü’l-Ferec bin Tayyib’in talebesidir. Hayâtı hakkında fazla bir malûmat bulunmamaktadır. 1039 (H. 430) senesinde Bağdad’da vefat etti.
Ali bin Îsâ’nın batı ve İslâm âleminde asırlarca meşhûr bir tıb âlimi olarak kalmasının tek sebebi, şüphesiz, yazmış olduğu Tezkiret-ül-kehhalîn adlı eseridir. On dokuzuncu asrın ortalarına kadar bir benzeri yazılmamış olan bu eser, o zamana kadar temel müracaat kaynağı oldu.
Eserin önsözünde Ali Kehhâl, eski eserlerin hepsini tetkik ettiğini söylemektedir. Devrin tıb âlimlerinden öğrendikleri ile uygulama ânında elde ettiği bilgileri de kaydettiğini, fakat bunlara az yer verdiğini, Galen (Calinos) ve Huneyn bin İshak’ın eserlerini esas aldığını yazmaktadır. Eser, üç ana bölümden meydana gelmektedir:
Birinci bölümde; gözün anatomisi, tabakaları, damar ve sinirlerin incelenmesi, her bir tabakanın başlangıç ve sonu, sağladığı faydalar ve beslenme kaynakları anlatılmaktadır. Anlatım o kadar açıktır ki, bu gün bile zevkle okunabil inektedir.
İkinci bölümde, gözün dış hastalıkları ve tedavileri, göz kapağı, gözyaşı bezleri, kornea ve uves hastalıkları ve tedavileri, katarakt ve ameliyatı hakkında bilgi verilmektedir. İlk başta göz kapaklarından başlanmıştır.
Bu bölümde Trahom hastalığına da bir bölüm ayırması, onun tecrübesini göstermektedir. Eser, gözde arpacık çıkması, göz kapağının büyümesi ve şeklinin bozulması durumlarını esaslı bir şekilde ele almıştır. Kirpiklerin dökülmesini önlemek için, kendinden önce tavsiye edilen aşırı ilâç tedavisinden şuurlu bir şekilde kaçınmıştır.
Göz kapak içi derisine ait on üç hastalıktan optalmi, esaslı bir şekilde ele alınmıştır. Bu tür hastalıklarda yumurta akı, süt gibi maddelerin çinko külü ve uyuşturucu bir madde ile kullanılabileceğini bildirmektedir. Eğer optalmi devam ederse, Trahom’un ortaya çıkabileceğini ileri sürmektedir.
Üçüncü bölümde; gözün dış hastalıkları ve tedavileri, billur cisim ve albumin hastalığında gözün değişiklikleri, miyop, hipermetrop, gece körlüğü, saydam tabaka, retina, görme siniri, ağ tabaka ve iris hastalıkları, şaşılık ve görme hastalıkları hakkında bilgi verilmekte ve yüz otuz üç hastalığın tarifi yapılmaktadır.
Çocuklarda ortaya çıkan şaşılığın, düz bakma alışkanlığının kazanılması ile düzeltilebileceğini bildirmiştir. Bu bölümde ayrıca sağlığın korunmasıyla ilgili bilgiler, yüz kırk bir ilâç ve bunların göze olan te’sirleri anlatılmaktadır. Bu bölüm alfabetik olarak yazılmıştır.
Eserin en çok dikkat çeken yeri, tam bayıltma ile ameliyatı anlatmasıdır. Eserin bir çok yerinde çeşitli ameliyatlar yapılırken, hastanın tam olarak baygın duruma gelmesi öngörülmektedir. Meselâ, göz kapağı ile alâkalı olan bir ameliyatta, hastanın uyuması sağlanacaktır.
Ali bin Îsâ, katarakt ameliyatında eğer hastanın oturması gerekiyorsa ve ameliyat acı verici değilse, hastanın bayıltılmasını istememiştir. Uzun süre devam eden ve acılı ameliyatlarda hastanın hareketsiz duramadığı hâllerde hastayı bayıltmayı tavsiye etmiştir.
Eserin ön sözünde Ali bin Îsâ şöyle demektedir: “Allahü teâlânın kendisini koruyup, doğru yola sevk ettiği dostum. Göz hastalıkları ile ilgili sorularını bildiren mektubun geldi. Bâzı yerlerde hastalıkların bildirildiğini ancak tedavi şekillerinin yazılmadığını yazıyorsun.
Allahü teâlânın izni ile ben göz hakkında bu kitabı yazmağa karar verdim. Sorulanları özet olarak bildireceğim. Böylece temel olan şu üç şeyi birleştirmek istiyorum:
1-Târifde îtinâ,
2-Anlatılanların açık olması,
3-Eserin kısa olması. Bu eseri üç bölüme ayırarak “Göz Tabiblerine Hâtıra” ismini veriyorum.”
Ali bin Îsâ’nın bu önemli eseri, İslâm âleminde tanındığı gibi Avrupa’da da tanındı ve Latince’ye tercüme edildi. Tıb tarihçileri, on dokuzuncu asrın ortalarına kadar, gözle ilgili daha mükemmel bir eserin yazılmadığını ifâde etmektedirler. Eser Arabca olup, Hindistan’da Hazînet-ül-Ma’ârif yayın evi tarafından neşredildi.
Ünlü tıb tarihçisi Max Mayerhof, onun eserinin on dokuzuncu asrın orta sına kadar sahasında tek oluşunu tesbit ve isbât etmesine rağmen, genelde tıb târihi çerçevesi içinde kendisine yer verilmemekte, değeri takdir edilmemektedir.
Eserin Latince tercümeleri çok bozuk ve kusurludur. Son İbrânice tercümesi 1903 senesinde Paris’de yapılmış ve Pansien tarafından neşredilmiştir.
Almanca tercümesi ise J. Hirschberg, J. üppert ve E. Mittvvoch tarafından 1904 senesinde Leipzig’de yayınlanmıştır.
1) Tabakât-ül-Etibbâ; sh. 300
2) Târih-ül-ulûm Indel Arab; sh. 65
3) Brockelmann; Gal-1, sh. 483; Sup-1, sh. 884
4) Introduction to the History of Science; cild-1, sh. 731
5) Augenheilkunde im islâm; cild-1, sh. 196