İlk defa katarakt ameliyatını yapan müslüman tıb alimi. İsmi, Ammâr bin Ali el-Musûlî olup, künyesi Ebü’l-Kâsım’dır. Batı dünyâsında Canamusali adıyla tanındı. Önceleri Irak’ta, sonraları Mısır’da oturdu.
Mısır’da hüküm süren Fatımî devleti hükümdarlarından Hâkim Biemrillah devrinde yetişti. Hayâtı hakkındaki bilgiler azdır. Doğum ve vefat târihi bilinmemektedir. Kitabında, Horasan, Medine, Diyarbakır, Küfe, Kahıre, Tunus gibi uzak ülkelere seyahat ettiğini ve gittiği yerlerde çeşitli göz ameliyatları yaptığını yazmaktadır.
İslâm âleminde yetişen ve önde gelen göz hastalıkları tabib ve cerrahlarından olan Ammâr, yaptığı yerinde teşhis, tedâvî ve ameliyat metodlarıyla tanındı, özellikle gözün görmemesine sebeb olan katarakt hastalığını tedâvî için keşfettiği altı çeşit ameliyat usûlü üzerinde durdu.
Ortaya koyduğu bu çok mühim ameliyat usûlleri, kendi zamanına kadar bilinmiyordu. Yaptığı katarakt ameliyatı tekniği üzerinde yapılan araştırmalar sonucu, modern tıbbın elindeki modern âlet ve edevat ile yapılan katarakt ameliyatları ile, Ammâr’ın metodu birbirine çok yakın ve benzer bulundu. Hattâ modern katarakt ameliyatları ile onun metodlarının prensib itibarıyla aynı kaidelere dayanmakta olduğu isbât edildi.
İki yüz elli sene sonra yaşayan tabib Usaybiya, Ammâr hakkında şunları söylemektedir: “O, meşhûr bir göz tabibi ve sözü çok edilen bir zât idi. Göz hastalıklarının tedavisinde tecrübe ve ameliyatlarda büyük maharet sahibi idi. Hâkim Biemrillah zamanında Mısır’da bulundu. Kitâb-ül-müntehâb fî ilâc-il-Ayn adlı eserini Sultan Hâkim Biemrillah için kaleme aldı.”
Ammâr, kabiliyetli ve günümüzdeki tabiblerce daha kıymetli kabul edilmezine rağmen, İslâm âleminde aynı devirde yaşıyan Ali bin Îsâ’nın gölgesinde kaldı. Müslüman fen âlimleri, genellikle tanrılığa ve bütünlüğe çok önem verirlerdi. Hemen hemen hepsi, eserine daha önce yazılan eserlerdeki bir boşluğu doldurma niyeti ile başlamıştır.
Ammâr’ın yazdığı ve günümüze ulaşan tek eseri Kitâb-ül-müntehâb fi ilâc-il-Ayn’dır. Eser 43 varak yâni 86 sâhifedir. Ammâr, bu eserinde yaptığı ameliyatları anlatmaktadır. Mükemmel bir tertîb içerisinde, son derece vecîz bir lisan ile yazılan eser, târihî bir girişten sonra, görme organının anotomisineyer vermektedir. Daha sonra çiziklerden başlıyarak göz kapağı hastalıkları anlatılmıştır.
Bu bölümden sonra; göz pınarlarına, göz derilerine, göz bebeğine ve son bölümde de gözün dâima nemli bulunmasına temas edilmiş ve göz sinirleri ele alınmıştır. Eserde, önce hastalıkların isimleri ve bunlarla ilgili açıklamalar bulunmaktadır. Daha sonra sebebi ve tedâvî şekli yer almaktadır. Müellif, tedaviye önce genel bir tedâvî metoduyla başlanmasını tavsiye etmekte, daha sonra göz ile ilgili mahallî tedâvî şekli anlatılmaktadır. En son tedavi şekli olarak ameliyat ele alınmaktadır. Kitabın ismine uygun bir şekilde, genellikle bir hastalık için tek bir tedâvî şekli verilmektedir. Anlatım kısa olmasına rağmen, açık, gayet net ve anlaşılabilir şekildedir.
Ammâr, eserinde mevcûd bilgilere kendi tecrübelerini katarak bildirmiştir. Eserin mühim yönü, okuyanların bugün bile dikkatini çeken katarakt ameliyatlarıdır. Burada zikre değen ve dikkati çeken şey, kendi tarafından bulunan metal, içi boş iğne gibi bir âletin kullanılmasıdır. Ayrıca, göz bebeğinin ışığa karşı olan tepkisi ile kataraktın ameliyata müsâid olup olmadığına dâir karar verme tekniği geliştirmesidir. Aslında benzer teknik aynı zamanda yaşıyan Ali bin Îsâ ve İbn-i Sînâ tarafından kullanıldıysa da, Ammâr tarafından geliştirilerek tatbik edilmiştir.
Eserde kısa da olsa, devrin tabibleri tarafından kolayca anlaşılabilecek şekilde, kırk sekiz ana göz hastalığı, tedavisi ile birlikte anlatılmıştır. Buna karşılık Ali bin Îsâ’nın kitabında, detaylı teşhis ve tedâvî bilgisiyle 130 göz hastalığına yer verilmiştir. Genel göz hastalıklarının tarif edildiği bölümler yanında, 143 tane göz ilâcının tarifi yapılmıştır. Bu sebebden müslüman tıb âlimleri, Ali bin Îsâ’nın kitabını pratik temel bakımından, Ammâr’ın eserine tercih etmişler ve daha önemli saymışlardır.
Eserinden, kuvvetli bir şahsiyete sâhib olduğu anlaşılan Ammâr, kitabının bir çok yerinde kendi tecrübesini dile getirmektedir. Göz enfeksiyonlarına âid bölümde, seneler boyunca denediği ve faydasını gördüğü ilâçları, şüpheli ilâçlardan da kesin fayda ümîd ettiklerini tavsiye etmektedir. Göz ameliyatı yapan tabibin özelliklerini bildirirken, yüksek bir standart ortaya koymaktadır. Keskin his, maharetli el ve ileri tecrübeye sâhib bir tabibin, tecrübeli bir kalfaya ve maksada uygun bir çok âlete sâhib olması gerektiği ayrıca belirtilmektedir.
Ammâr, başarılı bir ameliyattan sonra, Allahü teâlâya şükrederdi. Her şeyin Allahü teâlânın takdîri ile olduğuna inanır, sebeplere tam yapışmayı vazife kabul ederdi. Zikre değer özelliklerinden biri de eskiden gelen ve tecrübe edilemeyen bilgileri atmak yerine, kısaca bildirdikten sonra, kendi tecrübelerini talebelerine emniyetli bir şekilde açıklamasıdır.
Ammâr’ın Kitâb-ül-müntehâb fi ilâc-il-Ayn adlı eserinin tek yazma nüshası, İspanya’da Escoriala’nın, S. Lorenzo Kraliyet Manastır Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Eser Nathan Mâthi tarafından 1279 senesinden sonra İbrânice’ye çevrilmiş, ayrıca 1905 yılında da Almanca tercümesi yapılmıştır.
On ikinci asırda yaşayan Gâfikî, tıb alanında yazdığı Mürşid adlı eserinde Ammâr’dan fazlasıyla faydalanmışdır. On üçüncü asrın ikinci yarısında yaşayan Hamalı Selâhaddîn, yazdığı Nûr-ul-Uyûn adlı kitabında, katarakt ameliyatı ile ilgili kısmı Ammâr’ın eserinden aynen almıştır.
1) Tabakât-ül-Etıbba; sh. 549
2) Târih-ül-ulûm Indel-Arab; sh. 283
3) Aşaru Makâlât fil-Ayn: sh.11
4) Tıbb-ul-Uyûn İndel-Arab Mecellet-ül-Mevred sh. 52
5) Es-Sadd Mecellet-ül-câmi’a; sh. 68
6) Augenheilkunde in İslâm; cild-1, sh. 558