Abbasî halîfesi Me’mûn devrinde yetişen üç büyük matematik ve fen âlimi. İsimleri, Ahmed, Hasen ve Muhammed’dir. Halîfe Me’mûn’un sarayında astronomi ilmiyle uğraşan Mûsâ bin Şâkir’in oğullarıdır. Bağdâd’da doğup yetiştiler. Doğum târihleri bilinmemektedir. Sâdece Muhammed bin Mûsâ’nın, 873 (H. 260) senesi Rebîul-evvel ayında vefat ettiği kaynaklarda zikredilmektedir. Mûsâ bin Şâkir genç yaşta vefat edince, Halîfe Me’mûn, oğullarının terbiye ve yetişmesini sağladı ve bütün imkânları te’min etmek sedâkârlığında bulundu. İshak bin İbrahim adlı âümi bu üç kardeşin yetiştirilmesine me’mûr etti. Çocuklarından sonra bu üç genci Bağdâd’daki Beyt-ül-Hikme’ye yâni ilim akademisine gönderdi. Burada, Yahya bin Mansûr’un yanında ilim öğrendiler ve matematik, mekanik, geometri, tıb, fizik ve diğer ilimlerde yüksek dereceye eriştiler.
Kardeşler arasında en büyükleri olan Muhammed, vaktinin çoğunu astronomi ve fen bilgilerine dâir araştırmalara verdi. Ayrıca kardeşi Ahmed’in çalıştığı saha olan vesâil-i mekânikiyye (mekanik letler) ile de meşgul oluyordu. Muhammed bin Mûsâ, ilim dallarının çoğunda meşhûr olduğu için ona, Hâkim-i Benî Mûsâ lakabı verildi.
Alman araştırmacı Sigrid Hunke; Avrupa’ın Üzerine Doğan İslâm Güneşi isimli eserinde, Muhammed bin Mûsâ hakkında; “Muhammed, astronomi ve matematik sahasında büyük bir âlim olduğu gibi, hikmet ve mantık alanına da girmiş ve bu sahalar da eserler vermiştir. Metelurjiye önem vermiş ve kardeşi Ahmed’in faaliyet sahası olan mekanik mevzuunda da çalışmıştır” demektedir.
Ahmed bin Mûsâ; mekanik olarak; çeşitli tartı âletleri yanında, yükleri çekmek ve kaldırmakta kullanılan bâzı âletler yaptı. Mekanik konulan üzerinde titizlikle durdu; bu hususta kardeşlerini ve bu sahada uğraşanları geçti. Ağabeyi Muhammed ile birlikte büyük bir bakır saat yaparak, muasırlarına örnek oldu.
Alman araştırmacı Sigrid Hunke, Ahmed bin Mûsâ hakkında da şöyle demektedir: “Ahmed bin Mûsâ; mekanik ve geometri dalında otorite idi. Meselâ üzerine ateş yaklaştırıldığında fitili otomatik olarak ortaya çıkan kandiller yapmıştı. Kandilin fitili ortaya çıkınca, yağ da hemen fitilin üzerine yanacak mikdarda fışkırıyordu. Rüzgâr esse bile, kandil sönmüyordu. Ayrıca, geliştirdiği zirâat ve sulama âleti, tarlada sulama yaparken, tâyin edilen sulama mikdârmı aşınca hemen sinyal veriyordu…”
Ma’rûf Naci adlı Arab bilim tarihçisi, El-Merâsıd-ül-Felekiyye bi Bağdad adlı eserinde; “Samarra rasadhânesinde, Muhammed ve Ahmed kardeşlerin yaptığı; az bir su ile dönen dâire biçiminde bir âlet görmüştüm. Yüzeyinde, yıldızların şekilleriyle, hayvanların resimleri görünüyordu. Gökteki yıldızlardan birisi kaybolunca, âlet üzerindeki görüntüsü de kayboluyordu. Görünmeyen bir yıldız doğunca da, âletin üzerindeki yatay çizgi üzerinde görüntüsü beliriyordu…” demektedir.
En küçük kardeş Hasen bin Mûsâ ise, bütün çalışmalarını geometri alanına çevirdi ve bu alanda çok başarılı oldu. Bu yüzden Halîfe Me’mûn’un yakın alâkasını kazandı. Hasen bin Mûsâ, aynı asırda olan âlimlerin çözemediği geometri problemlerini kolaylıkla çözebiliyordu. Eliptik eğriler üzerine yazdığı ünlü Kitâb-üş-Şekl-il-müdevver vel-müstatîl adlı eseri, eliptik geometri konusunda batı bilim dünyâsında asırlarca temel müracaat kaynağı oldu.
Ürdünlü ünlü bilim tarihçisi Abdülhamîd Sabra, İslâm medeniyetinin üstünlüğü ve Rönesans’ın kaynakları hususunda müsteşriklerden biri tarafından yazılan bir eserde, bu üç ünlü kardeş ilim adamı hakkında şu ifâdeyi kullanıyor: “Açıkça görülüyor ki, bu bilgin kardeşler, ilmî anlayışta Allahü teâlânın lütfuna kavuşmuşlardı. Büyükleri Muhammed, geometri ve astronomide, ortancası Ahmed mekanikte, küçüğü Hasen de geometride derinle’şip üstâd olmuştu. Hasen, Euclid’in geometri ile ilgili temel altı eserini okuduktan sonra, geriye kalan yedi kitabı okumadan ondaki geometrik hesapları halletmeye gücü yeter hâle gelmişti.”
Benî Mûsâ kardeşler, Halîfe Me’mûn’un emri ile, boylam üzerindeki bir dereceye tekabül eden mesafeyi ölçmek için, bir hey’et ile, Sincar mıntıkasına gittiler. Araştırmalarına başlayarak, bir kazığa uzun bir ip bağladılar ve kuzeye doğru çektiler. İpin bittiği yerde yükseklik aldılar. Güneye doğru da aynı işi yaptılar; ipin bittiği yerde yine yükseklik aldılar. İpin boyu ile yükseklik derecelerinin farkını hesapladılar. Dünyânın çevresini eşit parçalara bölerek, tül hattı (boylam) uzaklığını ölçerek, dünyânın çevresini yaklaşık 39.000 km. olarak buldular. Bu günkü modern âletlerle yapılan hesaplamalarda dünyânın çevresi 40.000 km. bulundu. Bu rakamlar arasındaki çok az fark, onların ilimlerinin büyüklüğünü göstermektedir.
Benî Mûsâ kardeşler, Bağdâd köprüsü civarında büyük bir rasathane yaptırdılar. Burada yaptıkları astronomik gözlem ve araştırmaları; sonra gelen İslâm âlimleri ve batı bilginleri için temel müracaat kaynağı oldu. Ayrıca evlerinde de rasathane vardı.
Benî Mûsâ kardeşlerin yazdığı eserler şunlardır: Kitâb-ül-Hiyel: Bu eser, makine konstruksiyon mühendisliğinin öncülüğünü yapan eser, sahasında ilktir. Eserde, üç kardeşin yaptığı mekanik âletlerin şekilleri ve nasıl çalıştıkları îzâh edilmektedir Sihirli kaplar, fıskiyeler, kandiller, ayrıca, körük ve kaldırma düzenlerinden yüz mevzu anlatılmaktadır.
Eserde anlatılan otomatik kontrol sistemleri, teknik yönden mükemmel olup, bugün bile pratikte kullanılmaktadır. Bahsedilen on sekiz otomatik kontrol sistemini, genel olarak üç ana konu etrafında toplamak mümkündür:
1-Su kaplarında seviye kontrolü,
2-Kandillerde yağ seviyesi kontrolü,
3-Yön kontrolü. Kullanılan metodlar yönünden düzenleri; hava kontrollü, valf kontrollü, vana kontrollü ve kanatçık kontrollü olarak sınıflandırılır. Benî Mûsâ kardeşlerin kullandığı valflar, teknik yönden çok gelişmişti.
Modern sistem göz önüne alınarak eser incelendiğinde sistemlerin blok diyagramları ile ifâde edilebilen sifon, çift sifon, debi ile kontrol, samandı rai ı valf, hazneli şamandıra ile kontrol edilen valf, valftı terazi, hava kontrolü, iki konumlu terazi, kontrol vanası gibi motiflerden meydana geldiği görülmektedir. Ayrıca basınç kontrollü türbin, sifonlu valf, akıtmalı ve kademeli terazi gibi orijinal motifler de bulunmaktadır.
Eserin bugün; Vatikan, Berlin ve Topkapı kütüphanelerinde olmak üzere, üç nüshası vardır. En eski nüsha, Topkapı Kütüphânesi’nde olup, 3474 numarada kayıtlıdır.
Eserdeki 7 numaralı düzen, içindeki 2 litreye yakın suyu 20 kadar küçük baş hayvan içmek istediğinde seviyesi azalmayıp aynı kalan, ancak bir boğa içtiğinde suyu tükenen bir yalakdır.
Düzene su, huni biçimindeki 6 musluğundan konur. Su a-b haznesinin içindeki k-s sifonunun üst seviyesine ulaşınca, s-c borusundan ve c valfından e-v haznesine geçer. (Bu esnada t valfı kapalıdır) ve bu haznede seviye a-d borusunun alt d ucu suyla tıkanıncaya, veya a-b haznesinin hava girişi kesilinceye kadar yükselir. Doldurma işlemi tamamlandıktan sonra, hava sızdırmayan b musluğu kapatılır.
Hayvanların su içeceği k-t yalağına da bir mikdar su dökülür. Bu su, r-ş borusundan geçerek, h-z haznesi içindeki y şamandırasını kaldırır. Böylece t valfı açılır ve k-t yalağı ile e-v haznesi arasındaki bağlantı sağlanmış olduğundan, yalaktaki su seviyesi hazne seviyesine kadar yükselir. Küçük baş hayvanlar yalaktan su içtikçe, hazne ve yalaktaki su seviyesi d-a borusu üzerinden a-b haznesine geçen hava mikdarı ile sürekli ayarlanır.
Şayet boğa, at gibi bir büyük baş hayvan su içmek için başını k-t yalağına sokarsa, hayvanın ağzıyla geriye püskürttüğü su, e-v haznesindeki suyun seviyesini yükseltir, e-v haznesindeki suyun seviyesi n-l sifonunda l seviyesini aştığı an, haznedeki su n-l-rrvk üzerinden sür’atle k-a haznesine akmaya başlar. Burada bulunan f şamandırası kalkar ve c valfını tıkar, böylece a-b haznesindeki suyla e-v haznesindeki su seviyesinin ayarlanması önlenmiş olur. Sonunda k-t ve e-v haznelerindeki suyun hepsi r-v-s seviyesine kadar boşalır.
Ayrıca y şamandırası indiğinden, t valfı da kapanır ve yalakla depo arasındaki bağlantı da kesilir, k-a haznesine dökülen depo suyu bu haznenin dibindeki a deliğinden bir süre sonra dışarıya boşalır, f şamandırası indiği için, e valfı açılır ve e-v haznesindeki su tekrar ayarlanmaya başlar, k-t yalağını devreye sokmak için buraya tekrar dışarıdan su koyarak y şamandırasını kaldırmak ve t valfının açılmasını sağlamak gerekir. Düzen şamandıralı valf ve hava kontrol tekniğinin uygulandığı hârika bir örnektir.
Blok diyagramı çeşitli kap ve haznelerdeki seviye ile bunlar arasındaki sıvı akışının debisi, değişken kabul edilmektedir. Hava kontrolü ile gerçekleşen kontrol çevrimi yanında, kapları birleştirme ve boşalmada blokaj işlemleri, şamandıralı valflarla meydana getirilmektedir.
2-Kitâbü Benî Mûsâ fil-karastur:
Terazi tekniği ile ilgilidir.
3-İlm-ul-eskal: Yüklerin büyüklük, bileşke ve tatbik noktalarını tesbitetme keyfiyetinden bahseden bir eserdir.
4-Kitâbu Mesâhat-il-Ekr,
5-Kitâb-ün-Yahtevî âlâ Tenkîhi mahrûtatı Apdarius,
6-Kitabim fîl-Âlât-il-Harbiyye,
7-Kitâbti şekl-il-müdevver vel-mustatîl: Eliptiklerle ilgili bir eserdir.
8-Kitâbü kıyâs-il-mesâhat-il-musattahati vel-müstedireti:
Bu eser Avrupa’da, “Hendesede Üç Kardeş” diye bilinir. Latince’ye tercüme edilmiştir.
9-Kitâbü Hareket-il-Felek-il-ulâ,
10-Kitâbuş-şekl-il-Hendese,
11-Kitâb-ül-cüzî,
12-Kitâbün Âlâ mâiyyet-il-kelâm,
13-Kitâb-ul-Mahrûtat,
14-Kitâb-ül-müselles,
15-Kitâb-üt-tekâvim-il-menâzil-is-Seyyârât: Gezegenlerin uzaydaki faaliyetleri ile ilgili bir eserdir.
Bu âlim kardeşler, ömürlerini ilmî araştırmalara vakfetmişlerdi. Benî Mûsâ’nın yaptığı ilmî hesaplamalar dakik ve hassas bir yaklaşım arz ettiğinden, Batlemyus’u ve o asra kadar yapılan hesaplama usûllerini çok geride bırakmıştı.
Onlardan yüz elli sene sonra Bîrûnî, şöyle demektedir: “Mûsâ oğullarının yaptıkları ilmî ve hassas hesaplamalar, son derece güvenilir durumdadır. Bu âlimler, ilmî araştırma metodunu te’sis ettiler. Zamanlarında yüksek seviyede bir ilme sahip bulunuyorlardı. Kendilerinden sonra gelen ilim adamlarına kalan şey, onların verdikleri rakamların doğruluğunu araştırmaktan başka bir şey değildi.”
Benî Mûsâ, gerçek anlamda ilmî bir atmosfer içinde yaşamışlar ve bu atmosferi güçlendirmişlerdir. Geometri dalında, Yunanlıların hiç sözünü etmediği yeni ve orijinal mes’eleleri ele almış ve çözmüşlerdir. Otomatik saatler, mekanik âletler, otomatik oyuncaklar, ev âlet ve edavâtı onların başta gelen buluşlarındandır. Batılılar, bu ve benzeri ilmî gerçekleri görmemezlikten gelmekte ve müslümanlara karşı; “Sâdece beşerî ilimler üzerinde durdular, nazarî ve tatbîkî ilimleri ihmâl ettiler” iftirasında bulunmaktadırlar. Benî Mûsâ kardeşlerin başarıları ve diğer müslüman ilim adamlarının nazarî ve pratik ilimlerdeki buluşları, ilmî eserleri günden güne ortaya çıkmakta ve iftiracıların sözlerini çürütmektedir.