MUSTAFA YENİCEVÎ
Vardar Yenicesi’nde yetişen evliyânın meşhurlarından. Zamânın büyük âlim ve evliyâsındandır. Vardar Yenicesi’ni vatan edinip, halkın irşâdıyla meşgûl olmuştur. Dergâhında halka ve ileri gelenlere ve herkesin hâline göre yemek ikrâm ederdi. Geçimini sağlamak için az bir tarlası vardı. Fakat insanlara yaptığı ikrâm herkesi hayrette bırakırdı. Bulunduğu beldenin emîri, halk arasında sevilmesini ve sözünün geçmesini çekemeyip devamlı bir bahâne uydurarak eziyet ederdi.
Bir defâsında eşraftan pekçok kimseden borç aldığını duyup esnafı toplayarak; “Herkes yarın sabah gidip ondan borcunu istesin.” demişti. Esnaf ise onu çok sevdiğinden ne zaman verirse o zaman parasını alırdı. Bu sebeple emire; “Biz eskiden beri ona borç veririz. O kendisi istediği zaman bize öder. Çok defâ bizden borç almış ve ödemiştir. Onun bize hiç bir zararı yoktur.
Nasıl gidip de paramızı isteyebiliriz. Elbette kendisi öder.” dediler. Şehrin emîri; “Yarın mutlaka gidip isteyeceksiniz! Vermezse bana geleceksiniz.” diye tenbih etti. O gün Şeyh Mustafa hazretlerinin bir seveni esnafa gelip onları huzûruna çağırdığını bildirdi. Kime borcu varsa hepsini ödeyip hesaplarını kapattı. Ertesi gün şehrin emîri onları toplayıp; “Ne yaptınız, sabah gidip istediniz mi, neden durumu bana bildirmediniz?” deyince; “Biz gidip istemeden önce o bizi çağırıp borcunu tamâmen ödedi.” dediler.
Emîr bu hâdiseyi duyunca çok kinlenip bir adamına; “Git onu bu gece dergâhında öldür gel!” diye emretti. O da öldürmek için dergâhına gitti. Öldürmek için odasına kadar girdi. Bir de baktı ki, Şeyh Mustafa hazretlerinin başı vücûdundan ayrılmış, başı bir tarafta vücûdu bir tarafta kanlar içinde yatar gördü. “Benden önce emîrin bir adamı onu öldürmüş.” diyerek geri dönüp Emire; “Benden önce giden biri onu öldürmüş!” dedi. Emir bu haber karşısında şaşırdı.
Onun benden başka düşmanı yok, diyerek ertesi gün öldüğünü gözüyle görmek maksadıyla dergâhına gitti. Oraya varınca, Şeyh Mustafa hazretlerini talebeleriyle hoş bir halde sohbet eder gördü. “Bu, onun kerâmetidir.” deyip, büyük bir velî olduğunu anladı. Yaptığına pişman olup, tövbe ederek Şeyh Mustafa hazretlerinden özür diledi. Sâdık talebelerinden oldu.
KAYNAKLAR
1) Bahr-ul-Velâye, Süleymâniye Kütüphânesi, H.Hüsnü Kısmı, No: 579, v.345b