Moğolların bir kolu ve onların kurduğu devlet. Celâyirliler, Moğolistan’da göçebe hayâtı yaşıyorlardı. Cengiz Hân’ın ilk savaşlarında ona destek oldular ve savaşların kazanılmasında mühifn rol oynadılar. Cengiz Hân’ın sol cenah komutanı olan ve Çin’in ele geçirilmesinde önemli rol oynayan Muhali Noyan, Celâyirlilerin Çat kabilesinin reislerindendi. Muhali’nin çocukları, Cengiz’den sonra başa geçen hânlar zamanında da yüksek mevkîlere getirildiler.
Cengiz, idaresi altına aldığı bütün göçebe Moğol, Türk ve çeşitli kavimleri, ele geçirdiği ülkelere dağıttı. Celâyirlilerin; bir kısmı Çin’e, bir kısmı Türkistan’a, bir kısmı da İlhanlılara bağlı olarak İran ve Irak topraklarına yerleştiler. Çin’de, Moğol yurdunda tamamen benliklerini kaybeden Celâyirliler, diğer Moğollar gibi Türkistan ve Kıpçak ülkelerinde Türkleştiler. İran ve Irak’ta olanlar, Türkleşmekle beraber Farsça’yı da öğrendiler. Timur’un ve sülâlesinin hanedanlığı sırasında ileri gelen devlet adamlarının bir çoğu Celâyirli kabilesinden idi.
Sultan Ebû Saîd’in ölümü üzerine, İlhanlı Devleti’nde saltanat kavgaları başladı. Celâyirli Emir Hasen bu kargaşalıktan faydalanarak, Şehzade Muhammed’i sultan ilân edip, devletin idaresini ele geçirmeğe çalıştı ve devlet idaresini ele geçirmek isteyen emirlerle mücâdelelere girdi. Emir Çoban’ın torunları ile uzun süren savaşlar yaptı. En sonunda 1340 senesinde Bağdâd’da bağımsızlığını Hân ederek büyük babasına nisbetle İlkenliler, kabîlesine nisbetle de Celâyirliler devletini kurdu.
Ömrü boyunca emirlerle mücâdele eden Emir Hasen, 1356 senesinde ölünce, yerine oğlu Şeyh Üveys geçti, iki sene sonra, Azerbaycan ile Tebriz’i topraklarına kattı. 1364 senesinde ise Musul ve Diyârbekir’i ele geçirdi. Celâyirli Devleti, Şeyh Üveys zamanında müstakil devlet hâline geldi. 1374 senesinde Şeyh Üveys’in vefatı üzerine, yerine oğlu Hüseyn geçti. Sultan Hüseyn, İran’da bulunan Muzafferîler ve Karakoyunlularla uzun süren savaşlar yaptı. Daha sonra Karakoyunlularla anlaştı.
Sultan Hüseyn 1382 senesinde kardeşi Ahmed tarafından öldürülünce, Celâyirli Devleti’nde iç karışıklıklar başladı. Devlet iki kardeş arasında paylaşıldı. Âzerbaycan ve Irak, Sultan Ahmed’in payına düştü. Irak-ı Acem ve Anadolunun doğusu ise kardeşi Sultan Bâyezîd’in emri altında idi. Aralarında süren mücâdelelerin sonucunda, Karakoyunluların yardımı ile Sultan Ahmed, kardeşini mağlûb ederek bütün topraklara hâkim oldu.
Tîmûr Hân, 1384-1387 seneleri arasında İran’ın kuzeyini ve Ermeniye’yi ele geçirdi. 1393 senesinde Bağdâd’la beraber Elcezîre ve Diyârbekir’i topraklarına kattı. Sultan Ahmed, Memlûktu sultânı Ferec’e sığındı. Tîmûr Hân’ın Semerkand’a gitmesini fırsat bilen Sultan Ahmed, Şam naibinin yardımı ile Bağdâd’ı ele geçirerek Celâyirli tahtına tekrar oturdu. 1393 senesinde Timur’un Sivas üzerine hareket ettiği haberini alınca, Karakoyunlu Kara Yûsuf ile birlikte Memluklu sultânına iltica etti ise de, îtibâr görmediği için, Osmanlı sultânı Yıldırım Bâyezîd Hân’a sığındı.
Tîmûr Hân, yazdığı bir çok mektupla Bâyezîd Hân’dan bu iki hükümdarın, teslîmini istedi. Yıldırım, kendisine sığınan bu iki hükümdârı teslim etmeyi, hükümdarlık ve Türklük şerefine yakıştıramadığından vermedi. Bu esnada Ankara savaşı oldu. Anadolu, Umurluların eline geçti. Sultan Ahmed, bu savaş netîcesinde Mısır Memluklu sultânı Ferec’in hükmü altındaki Şam’a sığındı. O sırada Karakoyunlu Kara Yûsuf da, Tîmûr Hân’ın ordularından kaçarak Şam’a geldi.
Tîmûr Hân, bu iki sultânın kendisine iadesini veya öldürülmesini istedi. Memluklu sultânı Ferec, onların hapsedilmelerine dâir emri Şam naibi Şeyh Mahmûd’a gönderdi. Bunun üzerine Şam naibi, Kara Yûsuf’u Dımeşk kalesinin Burc-ul-Hammam kısmına, Sultan Ahmed’i ise Burc-us-Silsile kısmına hapsetti.
Bir süre sonra Memluklu sultânı, Tîmûr’un isteğine uyarak, bu sultanların öldürülmesi için Şam naibine bir ferman gönderdi. Fakat Şam naibi, bu emri yerine getirmedi. İki sultânın görüşmeleri yasak edilmediği için sık sık görüşüyorlardı. İkisinin arasındaki dostluk, bu görüşmeler sayesinde kuvvetlendi. Hapisten kurtulduktan sonra birbirleriyle dâima dost kalacaklarına dâir yemîn ettiler.
Irak-ı Arab, Sultan Ahmed’e; Azerbaycan da, Kara Yûsuf’a kalmak üzere, toprakları aralarında paylaştılar. Bir süre sonra Şam naibi onları hapisten çıkararak, ikram ve ihsanda bulundu. Sultan Ahmed’in yanında bir kaç hizmet-kârından başka kimsesi yoktu. Kara Yûsuf’un ise akrabalarından ve beylerinden bin kadar sâdık ve vefakar Türkmen, Şam çevresinde yaşıyorlar ve sultanlarının kurtulmasını bekliyorlardı.
Tîmûr Hân’ın vefatından sonra çıkan karışıklıklardan faydalanan Sultan Ahmed ve Kara Yûsuf, tekrar devletlerinin başlarına geçtiler. Sultan Ahmed 1407-1408 seneleri arasında Bağdâd kalesini tahkim ettirdi ve etrafına hendekler kazdırdı. Bir süre sonra, oğlu Alâuddevle kendisinden çekindiği için Kara Yûsuf’un yanına gitti. Kara Yûsuf, onun babasından izinsiz geldiğini öğrenince, Alâuddevle’yi sınır dışı ederek geri gönderdi.
Sultan Ahmed ile Kara Yûsuf’un, bir yaylak mes’elesi yüzünden 1410 senesinde arası açıldı. İkisi arasında yapılan savaşta, Sultan Ahmed yenildi ve esir düştü. Çocuklarıyla beraber öldürüldü. Sultan Ahmed’in vefatından sonra Celâyirli Devleti önemini kaybetti. Yerine henüz çocuk yaşta olan Şah Mahmûd bin Veled tahta geçti. Şah Mahmûd, 1411 senesinde Karakoyunluların Bağdâd’a girmesine kadar tahtta kaldı. Şah Veled’in dul zevcesi Tandu Hâtûn, “Omurlulardan Şahruh’a itaat etmek şartıyla, 1416 senesine kadar Vâsıt, Basra ve Süster’e hükümrân oldu.
Bundan sonra Şah Veled’in oğulları Üveys ve Muhammed tahta geçti. Bunların ardından Sultan Ahmed’in torunu Hüseyn, Bağdâd’ın dışında, Irak-ı Arab’ın büyük kısmını ele geçirdi. Fakat Karakoyunlu Şah Muhammed’in hücûmuna uğradı. Hille kalesine sığınmak zorunda kaldı. Karakoyunlular, yedi ay muhasaradan sonra 1431 senesinde kaleyi ele geçirdiler. Sultan Hüseyn öldürüldü. Böylece Celâyirliler sülâlesi son buldu.
On üçüncü asrın ikinci yarısında yakılıp yıkılan Irak havalisi ve Bağdâd, Celâyir Hanedanlığı sırasında tekrar mâmur hâle getirildi. Bağdâd, önemli binalarla süslendi ve yeniden ilim merkezi olmaya yüz tuttu. Emir Hasen tarafından yapımı başlatılan Mircâniye Medresesi, oğlu Şeyh Üveys zamanında tamamlandı. İran şiirlerine hayran olan Celâyir sultanları, şâirleri ve edipleri saraylarında topladılar. Bu hanedanlık zamanında Türkler, Irak’ın hemen her yerine yerleştiler. Bu yüzden Türkçe, bu ülkede Arabça’dan sonra ikinci derecede konuşulan dil hâline geldi.
İlhanlıların bir devamı olan Celâyirliler, onların idare teşkilâtını örnek aldılar. Merkez ve vilâyet teşkilâtında ilhanlıları taklid ettiler.