On dördüncü asrın başlarında Mısır’da yetişen ünlü kimya âlimi. İsmi, Aydemir bin Ali el-Celdekî olup, lakabı İzzeddîn’dir Celdekî diye meşhûr oldu. Doğum ve vefat târihleri bilinmemektedir. Bâzı kaynaklarda 1342 (H. 743) senesinde vefat ettiği bildirilmektedir, ömrü boyunca Kahıre ve Şam arasında adetâ mekik dokuyarak, ilmî seyahatler yaptı. Celdekî nisbeti, onun, esâsında Horasan yöresinden gelme olduğunu göstermektedir.
Celdekî, kimya târihini inceleyerek, kimyanın geçirmiş olduğu safha ve gelişmeleri iyice kavradı. Bilhassa, Câbir bin Hayyân ve Râzî’nin kimya ile ilgili eserlerini derinlemesine inceledi. Bu arada, diğer kimya âlimlerinin eserlerini de tetkik etti.
Celdekî, kimya âlimlerinin eserlerinden elde ettiği derin bilgilere kendi tecrübe ve teorik bilgilerini de kattı. Kimya mes’elelerine derin îzâhlar getirdi. Deneylerine dayanarak, kimyasal reaksiyonlarda, reaksiyona giren maddelerin arasında ölçü veya mikdâr olarak belirli bir oranın varlığını keşfetti. Bu buluş bugün bahsedilen sabit oranlar kânunundan başka bir şey değildi. Fakat Celdekî’den beş asır sonra gelen Len Joseph, Louis Proust bu keşfin kendine âid olduğunu iddia etti.
Ayrıca, kimyasal reaksiyonlar esnasında gazların parçalanmasından doğacak tehlikelerden korunma metodlarını ortaya koydu ve bunu ayrıntılarıyla îzâh etti. Bazlar ve asidler üzerinde esaslı tetkiklerde bulundu.
Bazlar üzerindeki çalışmaları, o devirde bilinen sabunculuk mesleğini daha da geliştirerek, orijinal usûllerin ortaya çıkmasına sebeb oldu. Analiz metodları ortaya koydu. Meselâ maddelerin yandıkları sırada, husûsî bir renk aldıklarını îzâh etti. Altın ve gümüşün araştırılması için nitrik asidi kullandı ve bunda başarılı oldu. Hâlen aynı usûl kullanılmaktadır.
Kimyadan başka diğer fen ilimleri ile de meşgul olan Celdekî, ses konusu, havanın ve suyun dalgalanması hakkında araştırmalar yaptı. Esrâr-ül-mîzân adlı eserinde, bâzı mekanik konuları üzerinde önemli yorum ve îzâhlar ortaya koydu. Tıb ve eczacılık üzerinde de çalıştı. Bu bilim dallarında da önemli başarılar sağladı. Fen ilimleri konusunda İbn-i Heysem, Nâsıreddîn Tûsî, Kudbüddîn Şîrâzî ve diğer İslâm âlimlerinin eserlerinden faydalandı. Suyun dalgalanmasını îzâh ederken, bu fizik hâdisesinde herhangi bir su hareketinin söz konusu olmadığını, hava ve sudaki dalgalanmaların kesik kesik sadmeler sonucu meydana geldiğini açıkladı.
Meşhûr bilgin Von Lipmann şöyle demektedir: “Müslümanlardan kimya ilmi ile uğraşanların sayısı, sekiz ile on dördüncü asırlar arasında altmışın üzerindedir. Bu âlimler, kimya ilminin gelişmesinde büyük rol oynadılar ve gerçek anlamda ilm? metodları uygulamakta başarı kazandılar. Bu sebeple de kimya ilmi, müslümanların te’sis edip geliştirdiği belli başlı ilim dallarından biri olarak kabul edilmektedir.” İşte bu âlimlerden biri de Celdekî’dir.
O, bildiği ilmi yaymaya çok düşkündü. Evi adetâ bir ilim kürsüsü gibi, ilim talihlerine her zaman açıktı. Sorulan ilmî suâllere çok açık bir şekilde cevap verirdi. Kendi yazmış olduğu eserleri, talebelerine okutup îzâh eder, kapalı yerleri en ince noktasına kadar anlatarak iyi bir şekilde anlaşılmasını sağlardı.
Kâtip Çelebi, Keşf-üz-zünûn adlı eserinde Celdekî’nin şu sözlerini naklediyor: “İlmin şartlarından birisi, Allahü teâlânın kendisine ihsan buyurduğu bilgileri gizlememektir. Çünkü ilmin faydası, husûsî ve umûmî bütün insanlığı kuşatmaktadır.” Bu sözler, sâdece kimya ilminde değil, bütün ilimlerde İslâm âlimlerinin prensibi idi.
Çağımızın kimya bilginlerinden M. Ulmann bir yazısında; “Celdekî, kimya ilmi sahasında müslümanlar arasında yetişen sayılı dâhilerden biridir ve kendisinden sonra gelenlerin çalışmaları için temel esasları hazırlamıştır” derken, C. Holmyard da, Makers of chemistry adlı eserinde; “Celdekî, kimya ilminin gelişmesinde çok büyük hizmetleri olan bir âlimdir, önce eskilerin kimya sahasında yazdıkları eserleri okuyup dikkatle inceledi. Böylece, kimya ilmi alanında tâkib edeceği metodu, yapacağı tahlilleri tesbit etti. Bir çok kimyevî deneyleri gerçekleştirdi, özellikle analiz metoduna ağırlık verdi. Çağdaş kimya, ulaştığı bu günkü seviyede bir çok şeyi ona borçludur” demektedir.
Celdekî’nin yaşadığı asırda Avrupalılar, ilme ve irfana savaş açmışlardı. Müslümanlarda ise, ilim en parlak dönemini yaşıyordu. O devirde papazlar, ilmî kitapları yaktırıyorlardı. Hattâ, kimya ilmi sihir nevindendir diye yasaklanmıştı. Celdekî, bu hususu bizzat eserlerinde açıklamaktadır. Daha sonraki asırlarda İslâm âlimlerinin keşifleri, batılı bilim adamları tarafından kendilerine mâl edilerek, dünyâya tanıtıldı. Fakat hakîkat çok kısa zamanda ortaya çıktı.
Celdekî çok sayıda eser yazdı. Eserleri muhtelif kütüphanelerde yazma hâlinde bulunmaktadır. Eserlerinden kaynaklarda zikredilenleri şunlardır:
1-El-Bedr-ul-mü’min fî ma’rifet-il-iksir,
2-Bugyet-ül-Habîr fi kanunî taleb-il-iksir,
3-El-Burhân fi esrâri ilm-il-mîzân,
4-Ed-Dürr-ul-Mensûr,
5-Ed-Dürr-ul-meknûn fi sarihi kasîdet-iz-zünûn,
6-Gâyet-üs-sürün,
7-Kenz-ül-ihtisâs dürret-ül-gavvâs fî Mârifet-il-Havvâs,
8-Keşf-üs-sütûn,
9-Netâic-ul-fikr fî ahvâl-il-Hacer,
10-Muhammes-ül-mâül-varaki,
11-Şerhu kasîdeti Ebi’l-Esba’,
12-Şârih-uş-Şems-il-Kübrâ li-Apollomius,
13-Et-Tahrîb fî esrarı Terkîb-il-kimyâ (Kimyaya dâir ansiklopedik önemli bir eserdir),
14-Envâr-üd-Dürr fî îzâh-il-Hacer,
15-İlm-ul-mîzân,
16-Kitâb-ül-Burhân,
17-El-Cevher-ül-manzûm ved-Dürr-ül-mensûr fi dîvân-iş-şüzûn,
18-Kitâb-ül-misbâh fi ilm-il-miftâh: Celdekî, bu eserinde daha önce yazmış olduğu, El-Burhân fî ilm-il-mîzân, Gâyet-üs-sürûr, Nihâyet-üt-Taleb fî şerh-il-mükteseb, Zirâat-üz-zeheb, Et-Takrib fî esrâr-it-Terkib fil-kimyâ ve Kenz-ül-ihtisâs fî mârifet-il-Havvâs adlı eserlerinin bir özetidir. Bu sebeple, onun bu eseri bir el kitabı mâhiyetini aldı. İlim taliplerinin dâima istifâde ettiği bir kaynak ve müracaat eseri oldu. Eser bir çok dillere tercüme edildi.
Nihâyet-üt-Taleb adlı kitabı, en önemli eseri olarak kabul edilmektedir. Ünlü bilim tarihçisi George Sarton, Introduction to the History of science adlı kitabında, bu eser hakkında şöyle demektedir: “Celdekî’nin, Nihâyet-üt-Taleb adlı eseri, islâm fen âlimlerinin ortaya koyduğu en yüksek seviyedeki ilmî eserler arasında yer almaktadır. O, bu eserinde Câbir bin Hayyân ve Râzî gibi müslüman dâhilerin ilmî başarıları seviyesine ulaşan çok ince bilgiler ortaya koymuştur.”
İki ana bölümden meydana gelen eserin birinci bölümünde, iksir hazırlama tekniği ele alınmıştır. İkinci bölümde ise, kimyevî sembollerin tanıtımı yapılarak, eski ilim adamlarının bu sembolleri çözme hakkındaki izahları incelenmektedir.
Bu eserinde, Celdekî şöyle demektedir: “Allahü teâlânın yardımı ve ihsanı, ilim ve irfan bağışı sayesinde, İslâmiyet’ten önce gelen milletlerin ortaya koydukları ilimlerin müşkilâtını çözmek ve fen üstâdlarından bize ulaşan ince bilgileri açıklamak, kâinat nizamındaki ilâhî hikmetleri derin araştırmalar yoluyla keşfetmek ve bu yolda esaslı başarılar kazanmak, varlığımızı ve sermâyemizi hep bu yolda sarfetmekle nasîb oldu.
Senelerce ilim tahsîli ile meşgul olduk. Bir çok kıymetli eserleri, nice güçlüklerle elde ettik. İlim tahsîli için nice yokluklara katlandık. Şehirler, beldeler gezdik. Irak ve Anadolu’daki ilim merkezlerini dolaştık. Yemen, Hicaz ve Şam’da bulunduk. Bu ilmî faaliyetlerimiz on yedi seneden fazla sürdü. Bu sürede ne zorluklarla, nice değişik insanlarla ve hâdiselerle karşılaştık…
El-Mükteseb fî zirâat-iz-zeheb adlı eseri elde edip incelediğimizde, çok değerli olmakla beraber, çok özlü bulduk. Bunun üzerine, îzâha muhtaç olan cümle ve bölümleri güzelce anlatıp, açıklığa kavuşturduk. Bu şerhimizi de üç kısım hâlinde düzenledik. Her kısmın başına birer giriş bölümü, bir çok makalelere, bölüm ilâve ettik. Sonuna bir netîce bölümü yerleştirdik.”
Celdekî, bu eserdeki ortaya koyduğu kimya teorilerini deneylere tâbi tutmak suretiyle, teste tâbi tuttuğu gibi, eskilerin kimya ile ilgili görüş ve teorilerini de deney süzgecinden geçirerek, kimya ilmine büyük hizmetlerde bulunmuş oldu.
Celdekî’nin bunca başarı ve orijinal buluşlarına rağmen, ilim dünyâsı bu konuda hakîkati îtirâf etmekten endişe duymaktadır. Batılı ilim adamları; “Onun eserleri kütüphanelerin ücra köşelerinde kalarak bizim dünyâmıza intikal etmedi…” şeklinde bir kaçamak yoluna sapıyorlar. 1799 senesinde Joseph Proust kendine ait gösterdiği, “Sabit oranlar kanunu”nu açıkladı.
Bütün ilim âlemine de böyle tanıtıldı. Fakat gerçek ilim haysiyetine sâhib ilim adamları ve bilim tarihçileri, mes’elenin aslını araştırınca, Joseph Proust’un kendine mâl ettiği keşfin, esâsında Celdekî’ye âid olduğunu isbât ettiler.
Batılı sözde ilim adamları, buna şiddetle karşı çıktı ise de, Celdekî’nin El-Misbâh fi ilm-il-miftâh adlı diğer mühim bir eseri, çok eskiden beri bir çok dünyâ dillerine tercüme edilerek, doğulu ve batılı bilginlerin el kitabı oldu. Batılı ilim adamları, nitrik asid kullanmak suretiyle altın ile gümüşü ilk defa ayrıştıran âlimin Celdekî olduğunu ister istemez îtirâf etmektedirler.
Celdekî’nin eserleri, özellikle şu hususiyetleri bakımından ilim târihinde mümtaz bir yer işgal etmektedir:
1-Kapalı, muğlak noktaları ayrıntılarla açıklamak.
2-Mes’elenin iyi anlaşılabilmesi için faydalı olacak bütün zarurî ve faydalı bilgileri toplayıp zikretmek.
3-Kolay anlaşılan ilmî bir üslub tâkib etmek, öyle ki, kimyada ihtisası olmayan kimseler bile konuları anlıyabilirler.Eserleri; ilmî konuları en anlaşılır seviyede açık-seçik anlatma özelliğine sahiptir.
4-Kimyevî reaksiyonlarla ilgili çok mühim örnekler ortaya koymak.
5-Kendinden önceki müslüman kimya âlimlerinden eksiksiz iktibaslarda bulunup, kaybolmuş nice ilmî eser hakkında bol miktarda kaynak ve bilgi nakletmek.
6-Kullandığı kimyevî terimler çok zengin ve bâzan fevkalâde orijinal olmak.
Eserlerinde, önce Câbir bin Hayyân ve Râzî’nin eserlerinden aldığı bilgileri tam olarak nakleder, sonra yorum ve tahliline girişirdi. Böylece o, Câbir bin Hayyân ve Râzî’nin bugün kaybolmuş olan mühim eserleri hakkında, bize oldukça bol ilmî kaynak aktararak kimyâ târihimizde mühim bir boşluğu doldurdu. Eski eserlerden tam ve kusursuz çok sayıda iktibas ve nakil yapmak önün temel yoluydu.
Bu yüzden eserleri, ilim târihi açısından büyük bir değer taşımaktadır. Bu nakil ve iktibaslar gelişigüzel değil, kendi çalışmaları için literatür görevini de görmektedir. Böylece, buluşlarını vesîkalandırmış oldu. Kullandığı parlak ve açık ilmî üslûbu ile ilmî derinliği, literatür bakımından ne kadar zengin olduğunu göstermektedir. Literatür konusundaki bu titizliğinden dolayı vaktini kitap te’mini için sarf etti.