CEMÂLEDDÎN HANSEVÎ
Hindistan’da yetişen velîlerden. İsmi Ahmed, lakabı Cemâleddîn’dir. Hindistan’ın Pencab bölgesinin Hansi şehrinde doğdu ve orada yetiştiği için Hansevî nisbesi verildi. Doğum târihi belli değildir.
Hanefî mezhebine göre fetvâ verir, câmide hatîblik yaparak müslümanlara vâz ve nasîhatlarda bulunurdu. Ferîdüddîn Genc-i Şeker ile tanışınca, her şeyi terk etti. Dili söylemez, eli tutmaz, ayağı gitmez oldu. O şeker hazînesinin elinde işlenip, maddî ve mânevî olgunluğa kavuştu.
Üstün derecelere yükseldi. Genc-i Şeker’in sevgi ve muhabbetine mazhar oldu. Genc-i Şeker; “Cemâl, cemâlimizdir.” buyururdu. Cemâleddîn Ahmed Hansevî’ye olan muhabbetinden dolayı on iki sene Hansi’de kaldı. “Cemâl, devamlı senin başının etrâfında dolaşmak istiyorum.” buyururdu. Kime hilâfet verse, Cemâleddîn Hansevî’ye gönderir, o kabûl etmedikçe hilâfeti geçerli olmazdı. Onun reddettiği kimse, bir daha kabûl görmezdi. Genc-i Şeker; “Cemâl’in yırttığını Ferîdüddîn dikemez.” buyururdu.
Bir gün Hansi’den biri, Genc-i Şeker’in huzûruna vardı. Ferîdüddîn Genc-i Şeker ona; “Bizim Cemâl nasıldır?” diye sordu. O kimse; “Size bağlandığı günden beri, arâzi ve mal ile meşgûliyeti ve hatibliği tamâmen bıraktı. Açlık ve sıkıntılar çekerek nefsini terbiye etmeye çalışmaktadır.” deyince, Ferîdüddîn hazretleri neşelendi. Rahatlayıp; “Elhamdülillah, iyidir.” buyurdu.
Cemâleddîn Hansevî, on üçüncü asrın başlarında Hansi kasabasında vefât etti. Bugün ziyâret mahalli olan türbesine defnedildi.
“Kabir, ya Cennet bahçelerinden bir bahçe, yahut Cehennem çukurlarİndan bir çukurdur.” hadîs-i Şerîfini iŞitti?i günden beri çok üzülür, bu va’îd ve tehdid sebebiyle huzursuz ve kararsİz olurdu. Hakkİn rahmetine kavuŞtuktan bir zaman sonra, kabrinin üzerine türbe yapmak istediler. Kazİcİ tuttular. Lahde eriŞince, kİble tarafİnda bir oda bulundu?unu, oradan Cennet kokusu geldi?ini gördüler. Hemen bİrakİp, kabrin üstünü kapadİlar, düzeltip tâmir ettiler.
Vefâtından sonra kendisini rüyâda gördüler. Hâlini sordular. “Beni kabre koydukları zaman, iki azap meleği geldi. Arkalarından iki melek daha geldi. “O, akşam namazından sonra kıldığı iki rekat namaz ve farz namazdan sonra okuduğu Âyet-el-kürsî hürmetine bağışlandı.” dediler.” buyurdu.
Cemâleddîn Hansevî’nin çok güzel Şiirlerle süsledi?i Mülhemât isimli bir eseri vardır. Eser, belâgat ilmi yönünden bir şâheserdir.
KAYNAKLAR
1) Ahbâr-ül-Ahyâr; s.73
2) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.10, s.69