Asr-ı saadet dönemi örnek ve seçkin İslâm annelerinden biri olan Ümmü Süleym hanım sahâbîlerin meşhûrlarından. Ümmü Süleym (r.anha), Medine’de İslamiyet’in yayılmaya başladığı sıralarda Müslüman olmuştu. Kalbi ve gönlü huzurla dolmuştu. Hz Peygamberimizin Ümmü Süleym için, Ya Rab, onun çocuklarını ve malını çoğalt ve verdiklerini mübarek kıl, diye peygamber duasına nail olan bir mübarek kadın sahabedir. Hazreti Ümmü Süleym, hadîs ilminde çok bilgi sahibiyi. O da, birçok dîni mes’eleleri halleder, Eshâb-ı kiramın çözemediği birçok mahrem meselelere cevap verirdi.Ümmü Süleym, Rasûlullah Efendimizden 14 hadis rivayet etmiştir.
Ümmü Süleym ( radıyallahü anha ) dinine son derece bağlı ve sabırlı bir kadındı. Resûlullahı ( aleyhisselâm ) çok severdi. Evinde pişirdiği yemekten, mutlaka ona ayırırdı. Hazreti Ümmü Süleym, Eshâb-ı kiramın diğer hanımları gibi harplerin çoğuna iştirâk edip, icabında bizzat dövüşmüştür. Bu harplerin her birinde önemli hizmetler görmüştür.
Hazreti Ümmü Süleym, çocuk terbiyesi bakımından üstün bir bilgi sahibiydi. Çocukları çok güzel terbiye eder ve yetiştirirdi. Oğlu Hazreti Enes, bu husûsta şöyle bildiriyor: “Allahü teâlâ anneme iyi karşılıklar versin! Bana çok iyi bakıp, çok iyi yetiştirdi.”
İsmi ve nesebi: Ümm Süleym bt. Milhan b. Halid b. Zeyd b. Haram b. Cundub el-Ensariyye. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hizmetkarı olan Enes radıyallahu anh’ın annesidir. Künyesiyle meşhur olmuştur.
İsmi hakkında ihtilaf edildi: Sehle, Rumeyle, Rumeyse, Mu-leyke, el-Gumeysa veya er-Rumeysa olduğu söylenmiştir. Cahiliye döneminde Malik b. En-Nadr ile evlenmişti. Enes radıyallahu anh cahiliye döneminde doğmuştur. Ensardan ilk Müslüman olanlarla birlikte Müslüman oldu. Kocası Malik buna öfkelendi ve Şam’a doğru çıktı. Orada da öldü. Ondan sonra kendisiyle Ebu Talha ra-dıyallahu anh evlendi.
792 El-İsabe (12069)
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in süt teyzesi olup sahabe hanımların kanaatkâr olanlarmdan, dindar, faziletli ve dirayetli bir hanımdı. Bkz.: Nevevi Tehzibu’l-Esma (2/626) Mizzî Tehzibu’l-Ke-mal (35/365) İsmi ve nesebi; Rumeysa Binti Milhan Bin Halid bin Zeyd bin Haram bin Cundeb bin Amir bin Ganim bin Adiy bin en-Neccar el-Hazreciye en-Neccariye el-Ensariye olup, künyesi Ümmü Süleym’dir. İbni Sa’d Tabakat (8/424) İbnul-Esir Usdü’l-Gabe (7/119) Zehebî Siyeru A’lami’n-Nubela (2/304) el-İstiab (4/1940) İbn Hacer Fethu’l-Bari (1/489) Mizzî Tehzibu’l-Kemal (35/365) Suyuti İsafu’l-Mübetta (s.35) İb-nu’l-Cevzî Safvetu’s-Safve (2/65) Mehmed Zihni Meşahiru’n-Nisa (1/93) İsmi hakkında; Sehle, Rümeyle, Rümeyse, Müleyke, el-Gumeysa ve er-Rumeysa olduğu söylenmiştir. İbni Sa’d Tabakat (8/424) İbnul Esir Usdül Gabe (7/119) Zehebî Siyeru Alamin Nubela (2/304) İbn Hacer Fethul Bari (1/489) Mizzî Tehzibul Kemal (35/365) İbnul Cevzî Safvetus SafVe (2/65) el-İstiab (4/1940)
Ebu Nuaym dedi ki; “Ona Rumeysa veya Gumeysa denilirdi. Enes bin Malik’in annesi, Ebu Talha’mn eşidir.” İbni Kesir Camiul Mesanid (15/477) İbnul Esir Usdül Gabe (7/119)
Rumeysa; çipil göz anlamında olup, Şi’rayı Şami denilen yıldızın ismidir. Bir de Şi’rayı Yemani vardı. Buna Araplardan Huzaa kabilesi cahiliye döneminde taparlardı. “Şüphesiz O, Şi’ra’nın Rabbidir.” (Necm, 49) mealindeki ayet ile bu yıldız kastedilmektedir, bkz. İbni Kesir Tefsiri Muhtasarı (5/2447) Mevakib Tefsiri (s.605)
Bu konudaki Arap efsanesine göre, bu iki yıldız, Yemen memleketlerinde görülen Süheyl-i Yemenî adındaki yıldızın kız kardeşiydiler. Süheyl bunları terk edip, Yemen taraflarına gitti. Sonra Şi’rayı Yemanî de Şamî’yi terk edip Süheyl’in ardından gittiği için ona “Abur” ismi verildi. Onun ayrılık derdi ile Şir’ayı Şamî ağlayarak kalıp gözleri çapak bağladı. Bu sebeple ona Gumeysa (meşhur rivayete göre; Rumeysa) denildi. Mehmed Zihni Meşahirun Nisa (2/100)
Bir hadisi şerifte Ümmü Süleym radıyallahu anha hakkında;
“Ben cennete girdiğimde bir önümde bir ayak sesi işittim. Bir de baktım ki Gumeysa Binti Milhan orada!” buyrulmuştur. Diğer rivayette;
“Cennete girdim ve ne göreyim? Ebu Talha’nın hanımı Rumeysa” şeklinde gelmiştir. Buhari (4/198) Müslim (s. 1908) Ebu Nuaym Hilye (2/57)
Ümmü Süleym, Cahiliye döneminde Malik bin Nadr ile evli idi ve Enes radıyallahu anh, bu evliliğinden doğmuştu.
Ümmü Süleym Müslüman olduğunda, kocası Malik, yanında değildi. Eve gelip hanımının Müslüman olduğunu öğrenince ona;
“Sen dininden mi çıktın? Sen sapıttın mı?” dedi. Ümmü Süleym; “Hayır, ben dinimden çıkmadım ve sapıtmadım. Fakat şu şehrimize gelen zata iman ettim” diye cevap verdi ve oğlu Enes’e İslâm dinini telkin etmeye başladı. Kocası Malik bunu görünce kızarak;
“Benim çocuğumu dinsiz yapıyor, onu bozuyorsun. Vazgeç bundan!” dedi. O da;
“Ben onu bozmuyorum dedi. Malik bunun üzerine ona darılıp Şam’a doğru gitti ve yolda bir düşmanı tarafından öldürüldü. İbni Sa’d Taba-kat (8/425) îbnul Esir Usdül Gabe (7/119) Zehebî Siyeru A’lamin Nube-la (2/305) Mizzî Tehzibul Kemal (35/366) el-îstiab (4/1940)
Abdullah Bin Ebi Talha der ki; “Ebu Talha, Ümmü Süleym’e evlenme teklif etmişti. Ümmü Süleym ise:
“Enes yetişip meclislerde söz sahibi oluncaya kadar evlenmeyeceğim” diyordu. Allah anneme hayırlı karşılıklar versin, bize gerçekten çok iyi baktı ve güzel yetiştirdi.” îbni Sa’d Tabakat (8/426)
Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e İslâmiyet üzere beyat ederken, ölüye feryat etmemek üzere de biat etmiş, bu ahdinde de durmuştur. Buhari (2/86)
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Medine’ye hicret edince, herkes, hediyeler takdim ediyordu. Ümmü Süleym hazretleri de, eli dar olduğu için Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e hediye edecek bir şey bulamayıp, henüz on yaşında bulunan oğlu Enes’in elinden tutarak,
onun huzuruna getirmiş ve demiştir ki;
“Ey Allah’ın Rasulü! Bunu, size hizmetkârlık etmekle şereflensin diye getirdim. Benim oğlum ve sizin hizmetkârmızdır, ona dua buyurun”
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem de, Enes radıyallahu anh hakkında,
“Allah’ım! Onun malını ve çocuklarını çoğalt. Ona her ne verirsen bereketli kıl” buyurarak dua etmişti. Buhari (Da’avat 19, 26, 47, Savm 61) Müslim (660, 2480, 2481) Tirmizi (3827, 3828) Ahmed (3/108, 188) İbni Sa’d Tabakat (8/429) Busayri İthaf (7642-44) Metalibu Aliye (4094) Ebu Yala (6/3388) Heysemi Maksadul Ali (1429) Mecmauz Zevaid (9/325) îbni Kesir el-Bidaye (6/25) İbnul Esir Usdül Gabe (7/119)
Bu duanın bereketiyle, Enes radıyallahu anh, 103 yaşına kadar yaşayarak, 80 evladı olmuş, bunlardan 78’i erkek, 2’si kız olmuştur. Malı da sayılamayacak kadar çok idi. Ömer radıyallahu anh döneminde halka fıkıh öğretmek için Basra’ya gidip hicri 91 tarihinde ahirete irtihal eylemiştir. Mehmed Zihni Meşahirun Nisa (1/94) bkz. İbni Kesir el-Bi-daye (6/25)
Ebu Halde Halid İbnu Dinar anlatıyor: “Ebu’l-Aliye’ye:
“Enes, “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’dan hadis işitti mi?” diye sordu. Ebu’l-Aliye:
“(Bu nasıl soru?) Hz. Enes on yıl Resûlullah’a hizmet etti, Resûlullah onun için duada bulundu. Enes’in bir bahçesi vardı, yılda iki sefer meyve verirdi. Bahçede bir reyhanı vardı, ondan misk kokusu gelirdi” diye cevap verdi. Tirmizi (3832)
Enes radıyallahu anh anlatıyor; Bir gün Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e hizmetimi bitirdikten sonra;
“Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kuşluk uykusuna yatacak” dedim ve yanındakiler çıktılar. Bir de baktım çocuklar oynuyorlar. Ben de kalkıp onların oyunlarım seyretmeye başladım. Sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gelip, onların yamna kadar geldi ve selam verdi.
Sonra beni çağınp bir işe gönderdi. Ben dönüp gelinceye kadar, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir gölgede bekledi. Ben de eve geç gelmiştim. Annem Ümmü Süleym bana niçin geç geldiğimi sordu ve ben de sebebini söyledim. Annem;
“O iş nedir?” diye sorunca dedim ki;
“O aramızda gizli bir sırdır.” Bunun üzerine annem;
“Aferin. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sırrını iyi muhafaza et.” Dedi.
Enes radıyallahu anh Sabit el-Bünani’ye demiştir ki;
“Ey Sabit! Vallahi o sim bir kimseye söylemiş olsaydım, bugün sana da söylerdim.” Müslim (fadail 145 s. 1929) Buhari Edebul Müfred (1139, 1154)
Ümmü Süleym, diğer sahabe hanımlar gibi harplerin çoğuna iştirak etmiş, her birinde önemli hizmetler etmişti, Uhud, Hayber, Huneyn savaşlarına katılmış, çarpışmış, su taşımış ve kırba dikmiştir, bkz. .Müslim (3/1442-44)
Uhud harbinde mücahidlere hizmet etmiş, kocası Ebu Talha Resû-lullah sallallahu aleyhi ve sellem’i korumakla meşgul iken, oğlu Enes, yaşı küçük olmasına rağmen harbe katılmıştı. Su tulumlarını doldurup annesi Ümmü Süleym’e ve Aişe Radıyallahu anhuma’ya veriyordu.
Bu şiddetli savaş esnasında bir ara Müslümanlar bozguna uğramışlar ve Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i yalnız bırakmışlardı. Bu esnada Aişe ve Ümmü Süleym radıyallahu anhuma, askerler arasında kırbalarla su taşıyorlar ve yaralılara su veriyorlar, onların yaralarını sarıyorlardı. Buhari (cihad 65) Ebu Nuaym Hilyetul Evliya (2/59) Bey-haki (9/30) Kettani Teratibul İdariye (2/336) İbnul Cevzî Safvetus Saf-ve (2/66)
Ümmü Süleym radıyallahu anha, Huneyn gününde yanında bir hançer olduğu halde Ebu Talha radıyallahu anh ile birlikteydi. Ebu Talha;
“Ey Ümmü Süleym! Bu nedir?” Dedi. Ümmü Süleym;
“Müşrikler bana yaklaşırlarsa, bununla onların karınlarını deşeceğim” dedi. Ebu Talha Radıyalahu anh;
“Ey Allah’ın Rasulü! Ümmü Süleym’in ne dediğini duydunuz mu?” diyerek Resûlullah’a aktardı. O da buyurdu ki;
“Ey Ümmü Süleym! Allah Azze ve Celle (sana koruyucu olarak) yeter ve O en güzelini yapar” Ebu Nuaym Hilye (2/59) Müslim (cihad 134, 3/1442) Ebu Davud (2/2718) Fethul Bari (12/31) Vakıdı (3/902) İbni Sad (8/425) İbni Hişam (4/88) İstiab (4/1940)
Hayber’in fethinden sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in emriyle ganimetler toplandı. Esirler arasında bulunan Zeynep Binti Huvey Bin Ahtab da vardı. Daha sonra adı Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem tarafından Safiye olarak değiştirilen bu hanım, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in hanımı olmak şerefine nail olmuştu.
Hidayete erip müslüman oluncaya ve gelin oluncaya kadar Safiye’yi, Ümmü Süleym’in evinde kalmak üzere emanet bıraktılar. O da gelini süsledi, saçlarını yaptı ve her işini yoluna koyup hazırladı. Daha sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onu azat etti ve onun mehri azat edilmesi oldu. Müslim (s. 1045) İbni Hişam es-Siyra (2/339) İbni Sa’d (8/122) Mevahibu Ledüniye (1/342), Kettani Teratibul İdariye (2/332), Cem’ül Fevaid (4076), İbn Kesir el-Bidaye (4/356)
Vakıdî’nin Abdullah Bin Abdurrahman Bin Ebi Sa’saa’dan rivayetine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Mariyetul Kıptıyye adlı cariyesi de Ümmü Süleym radıyallahu anha’nm evine yerleştirilmiş ve orada müslüman olmuştu. İbn Kesir el-Bidaye (5/502)
Enes Bin Malik radıyallahu anh anlatıyor; “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Medine’ye geldiği zaman, ben küçüktüm. Annem Ebu Talha ile evlenmişti. Ebu Talha o sıra fakir kalmıştı. Zira malının tamamını sadaka olarak vermişti. Bir iki gün hiç yemek yemeden geçen zamanlarımız olmuştu.
Bir gün annemin eline biraz arpa geçmişti. Onu un yaptı ve iki ekmek pişirdi. Komşudan azıcık süt istedi.
“Ebu Talha’yı da çağır beraber yiyelim” dedi. Ben de sevinerek çıktım. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ashabı ile oturuyordu.
“Ya Resûlullah! Annem sizi çağırıyor” dedim. Kalktılar, ashabına da;
“Kalkınız” buyurdular. Eve yaklaştık. Ebu Talha’ya;
“Hiç bir şey hazırladın mı ki, bizi davet ediyorsun?” buyurdular. O da;
“Ya Resûlullah! Dünden beri bir şey yemedim. Evde bir şey olduğunu da sanmam” dedi.
“Öyleyse Ümmü Süleym bizi neden çağırmış, git bir bak” buyurdular.
Ebu Talha, içeri girdi. Ümmü Süleym;
“îki arpa ekmeği pişirdim, komşudan da biraz süt istedim. Enes’i seni çağırması için gönderdim” dedi.
Ebu Talha dışarı çıkıp Ümmü Süleyman söylediklerini Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e haber verdi. O da;
“Zararı yok, içeri girelim” buyurdu. Kendileri, Ebu Talha ve ben içeri girdik.
“Ekmekleri getirin” buyurdular.
Mübarek ellerini ekmeklerin üzerine koyup parmaklarını açtılar ve;
“On kişi çağırın” buyurdular. Çağırdım.
“Oturun ve Bismillah deyip parmaklarımın arasından yeyin” buyurdular. Bu on kişi yeyip doyunca,
“On kişi daha çağırın” buyurdular. Çağırdım ve onlar da aynı şekilde doydular. Böylece ashabdan 73 kişi yeyip doydular. Sonra üçümüz yedik ve doyduk. Sonra ekmekleri annem Ümmü Süleym’e verdiler.
“Al, ye ve kime dilersen yedir” buyurdu. Buhari (menakıb 25) Müslim (2/178) Taberani (25/106-112) Mevahibu Ledüniye (1/646) El-Bidaye (9/108)
Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: “Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) Zeyneb (radıyallahu anhâ)’le evlenmişlerdi ki, annem Ümmü Süleym bana:
“Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’a bir hediyede bulunsak” dedi. Ben kendisine:
“Bir şeyler yap!” Dedim. Bunun üzerine hurma ve yağ getirdi, bir tencereye koyarak bunlarla yemek yaptı ve benimle gönderdi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’a götürdüm.
“Yemeği bırak!” dedi. Sonra bana emredip:
“Bana falancaları çağır” dedi ve teker teker isimlerini söyledi. Ayrıca:
“Kime rastlarsan çağır” diye emretti.
Enes der ki: Emri yerine getirdim, sonra döndüm. Ev insanlarla dolmuştu. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) elini mezkûr yemeğin üzerine koydu ve Allah’tan başka kimsenin bilmediği bir şeyler söyledi. Sonra cemaati onar onar çağırdı. Herkes o yemekten yiyordu. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) yiyenlere:
‘‘Yemeğe Allah’ın ismini zikrederek başlayın! Herkes önünden yesin!” dedi.
Bu hal herkesin yemekten yeyip dağılmasına kadar devam etti. Sonunda çıkanlar çıktı. Bazıları da kalıp sohbete devam ettiler. Bir müddet sonra Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) da çıkıp hücrelere doğru yürüdü. Peşi sıra ben de çıktım ve:
“Davetliler gitti artık!” dedim. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) evine geri döndü (ve derhal vahiy alameti olan) örtüyü üzerine çekti. Bu sırada ben hücrede idim. (Vahiy hâli geçince) o (aleyhissalâtu vesselâm) şu vahyi okuyordu:
“Ey iman edenler, (bundan sonra) Peygamberdin evlerine yemeğe davet olunmaksızın, vaktine de bakmaksızın- girmeyin. Fakat davet olunduğunuz zaman girin. Yemeği yiyince dağılın. Söz dinlemek veya sohbet etmek için de (izinsiz) girmeyin. Çünkü bu Peygamberce eza vermekte, o sizden utanmaktadır. Allah ise, hak(kı açıklamak)tan çekinmez…” (Ahzâb; 53), Buharî (Tefsir, Ahzab 8, Nikah 67-64, Et’ime 59, İsti’zan 10-33, Tevhid 22), Müslim (Nikâh 8, (1428), Tirmizî (3215, 3216, 3217).
Enes radıyallahu anh rivayet ediyor; “Annem Ümmü Süleym’in bir koyunu vardı. Onun yağım bir tulumda topladı ve tulum dolunca Zey-neb ile Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gönderdi. Zeyneb:
“Ey Allah’ın Rasulü! Bu yağı size Ümmü Süleym gönderdi. Boşaltınız da tulumu geri götüreyim.” Dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in emri üzerine tulumu boşaltıp Zeyneb’e geri verdiler. Zeyneb tulumu geri götürdüğü zaman Ümmü Süleym evde yoktu. Zeyneb tulumu bir çiviye astı. Ümmü Süleym eve geldiği zaman tulumun dolu olup, yağın damlamakta olduğunu gördü. Zeyneb’e:
“Ben sana bu yağı Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e götür dememiş miydim?” dedi. Zeyneb:
“Ben götürdüm. İnanmıyorsan git sor.” Dedi. Bunun üzerine birlikte Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gittiler. Ümmü Süleym:
“Ey Allah’ın Rasulü! Ben Zeyneb ile size bir tulum yağ gönderdim. Aldınız mı?” diye sordu. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem;
“Evet, getirdi.” Buyurdu. Ümmü Süleym:
“Seni hidayet ve hak din ile gönderene yemin ederim ki, tulum evimde yağ ile dolu olup damlamaktadır” dedi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Ey Ümmü Süleym! Allah’ın kendi peygamberine verdiği gibi sana da vermiş olmasına hayret mi ediyorsun? Onu ye ve Allah’a şükret!” buyurdu.
Ümmü Süleym radıyallahu anha der ki; “Eve döndüğümde yağı büyük bir kaba böldüm ve kalanını birkaç ay yedik.” İsnadı çok zayıftır. Taberani (25/120) Ebu Yala (7/4213) Heysemi Maksadul Ali (1292) Mec-mauz Zevaid (8/309) İbn Hacer Metalibu Aliye (3835) İbn Kesir el-Bida-ye (6/141) Suyuti Hasaisul Kubra (2/563) Abdulaziz eş-Şennavî Nisaus Sahabe (s.534) isnadında Muhammed Bin Ziyad el-Becerimî yalan ile itham edilmiş bir ravidir. Ebu Ya’la’mn rivayetinde Zeyneb yerine Ru-beybe ismi geçmektedir.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, çok kere Ümmü Süleym radı-yallahu anha’nm evine teşrif eder ve orada istirahat ederdi.
Bir gün istirahat için uyudukları sırada mübarek almlan terlemişti. Ümmü Süleym, mübarek alınlarınm terini silerken uyandılar ve sordular;
“Ey Ümmü Süleym! Ne yapıyorsun?” cevabında dedi ki;
“Ya Resûlullah! Bereket için alnmızm terini mendil ile alıyorum, bunu saklayacağım”
Ümmü Süleym radıyallahu anha, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in terini böyle mendil ile toplar, bunu bir şişe içinde saklar, kokularına katardı. Müslim (fezail 83) İbni Sa’d Tabakat (8/428) Taberani (25/118) el-Bidaye (6/29) Suyuti Hasais (s. 183) Zehebî Siyeru Alamin Nubela (2/307) İbnul Cevzî Safvetus Safve (2/66)
Enes radıyallahu anh anlatıyor: “(Annem) Ümmü Süleym, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm için yere bir post serer, O da üzerinde kay-lûle (öğle uykusu) kestirirdi. Aleyhissalâtu vesselâm uyanınca annem O’nun terini ve kıllarını toplardı. Bunları bir şişede toplar, sonra onu sürünme maddesine katardı.”
(Râvi devamla der ki): “Hz. Enes radıyallahu anh muhtazar (can çekişme halinde) olunca, kefenine sürülecek hanûta bundan katılmasını vasiyet etti.” Buhâri (İsti’zan 41) Müslim (Fezail 84(2331) Nesaî (8/218) Zehebî Siyeru Alamin Nubela (2/307)
Bir kuşluk vakti Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Ümmü Süleyman evine gelmişti. Asılı duran bir su tulumunu aldı ve ayakta ondan su içti. Ümmü Süleym onu aldı ve tulumun ağzını keserek yanında sakladı. İbni Sa’d Tabakat (8/428) Zehebî Siyeru Alamin Nubela (2/308) Ümmü Süleym’in kardeşi Haram Bin Milhan r.a. Bi’ru Maune Faciasında Necid tarafına gönderilen yetmiş seçkin sahabeden biri idi. Haram Bin Milhan, Amir Bin Tufeyl’e Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in mektubunu iletmek üzere gönderilmişti. Haram Bin Milhan, Amirin yanma girince mektuba bakmadan Haram r.a.’e saldırıp onu öldürdü. Amir, Haram Bin Milhan’a ilk darbeyi vurunca Haram r.a. şöyle demişti;
“Allahu ekber! Kabe’nin Rabbine yemin olsun ki ben kazandım.” Ümmü Süleym radıyallahu anha’ya kardeşinin ölüm haberi ulaşınca;
“Kabe’nin Rabbine yemin olsun, o cenneti kazandı.” Dedi. Zehebî Si-yeru A’lamin Nubela (2/307) İbn Kesir el-Bidaye (4/125) Abdulaziz Şen-navî Nisaus Sahabe (s.531)
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e, Ümmü Süleym’in evini sık ziyaıet etmesinin sebebini sordular. Buyurdu ki;
“Ben Ümmü Süleym’e acıyorum. Çünkü onun erkek kardeşi (Haram Bin Milhan) bana yardım ederken şehid oldu” Buhari (3/214) Müslim (s. 104) İbni Sa’d Tabakat (8/428) Cem’ül Fevaid (8993) Zehebî Siyeru A’lamin Nubela (2/306) İbnul Cevzî Safvetus Safve (2/66) Bir ara Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, hac için Mekke’ye gidiyorlardı. Ümmü Süleym’e buyurdular ki;
“Ey Ümmü Süleym! Bu sene bizimle hacca gelir misin?” o da;
“Ya Resûlullah! Kocamın iki bineği vardı. Bunlardan birini kendisi, birini de oğlu için alıp hacca gidiyor. Bana binek kalmadı” dedi. Bunun üzerine Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Ramazan geldiğinde umre’ye git. Ramazanda yapılan umre, benimle birlikte yapılan bir hac gibidir.” Buyurdu. İbni Sa’d Tabakat (8/430)
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ümmü Süleym’i hanımlarının develerine bindirip hacca götürdüler. Yolda kadınların develeri arkadan geliyordu. Bunların hizmetinde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in kölesi Enceşe vardı. Enceşe, develeri yürütmek için nağmeler söylüyordu. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bunu işitince;
‘Yavaş ol ey Enceşe! cam eşyaları (kadınları kastediyorlardı) kıracaksın!” buyurdular. Buhari (8/44,46,55) Müslim (fazail 70)
Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Annem Ümmü Süleym Resulullah aleyhissalâtu vesselâm’a benimle bir sepet taze hurma gönderdi ama evinde bulamadım. Bana bir azatlısının kendisi için hazırladığı bir yemeğe çağrıldığım, oraya gittiğini söylediler. Yanma ben de gittim. Yemeğini yemekte idi. Aleyhissalâtu vesselâm kendisiyle beraber yemem için beni de çağırdı.”
Enes devamla der ki: “(Ev sahibi) etli ve kabaklı bir tirid hazırlamıştı. Meğer Aleyhissalâtu vesselâm kabağı severmiş. Ben (bunu görünce) kabağı toplayıp Aleyhissalâtu vesselâm’ın önüne yakın bırakmaya başladım. Yemeği yediğimiz zaman Aleyhissalâtu vesselâm evine döndü. (Ben de hurma) sepetini önüne sürdüm. Resûlullah hurmayı yemeye ve taksim etmeye başladı, sepetteki hurmayı böylece bitirdi.” İbni Sa’d Tabakat (8/429) İbni Mace (3303)
Ümmü Süleym radıyallahu anha, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in süt teyzesi olduğundan, mahrem meseleleri sormaktan çekinmezdi. bkz.:Buhari (1/41)
Taberani, Enes radıyallahu anh’den naklediyor; “Ebu Talha radıyal-lahu anh, Ümmü Süleym’i, üstüne kapıyı kapatıp dövmeye başladı. Ben kapının ardından seslendim;
“Bu yaşlı ve acîz kadından ne istiyorsun? Neden onu dövüyorsun?” Annem Ümmü Süleym içeriden şöyle seslendi;
“Demek bana yaşlı ve aciz diyorsun ha! Allah senin dizlerini aciz bıraksın!” Taberani (1/247) el-İstiab (4/1940) Mecmauz Zevaid (4/333) Cem’ül Fevaid (4322) İbni Kesir Camiul Mesanid (21/18) Zürkani Şer-hulMuvatta (1/439) Suyuti Tenvirul Havalik (1/130) Suyuti, Silefı’nin Tuyuriyat adlı eserinden nakletti. Taberani’nin isnadında Muhammed Bin Havvat Bin Şube meçhul olup diğer ravileri güvenilirdir.
İbn Hazm’ın tesbitine göre 14 hadis rivayet etmiştir. İbn Hazm Ce-vamius Siyra (s.263)
Ondan hadis rivayet edenler ise; oğlu Enes Bin Malik, Abdullah Bin Abbas, Amr Bin Asım el-Ensarî, Ebu Seleme Bin Abdurrahman Bin Avf ve Zeyd Bin Sabit radıyallahu anhum ecmain. Mizzî Tehzibul Kemal (35/365) Suyuti İsaful Mübetta (s.35) el-İstiab (4/1940)
Rivayetleri:
1- Bir gün Ümmü Süleym radıyallahu anha hurma ve yağ getirmişti. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem;
“Yağınızı ve hurmanızı kaplarında saklayın. Zira ben oruçluyum.” Buyurdu. Daha sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem evin bir köşesine geçip nafile namaz kıldı ve Ümmü Süleym ile ailesi için dua etti. İbni Sa’d Tabakat (8/429) Siyeru Alam (2/309)
2- Enes radıyallahu anh’den: “Ümmü Süleym’in yanında bir yetim kız vardı. Onu Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem görünce dedi ki:
“Şensin ha! Hakikaten büyümüşsün. Allah yaşını büyütmesin!”
Bunun üzerine yetim kız (bu söze) ağlayarak Ümmü Süleym’e döndü. Ümmü Süleym ona sordu:
‘Neden ağlıyorsun?’ Cevap verdi:
“Allah Resulü bana yaşın ya da ömrün büyümesin diye beddua etti. Şimdi benim yaşım büyümeyecek, ben ne yapayım?”
Ümmü Süleym başörtüsünü örtüp onu sürüyerek derhal nefes nefese Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem’in yanma vardı. Allah Nebisi sallallahu aleyhi ve sellem sordu:
“Ne oldu ne’n var ey Ümmü Süleym?”
“Sen (yetim) kızıma beddua etmişsin” dedi.
“Ne yapmıştın, ne demişim bakalım?”
“Onun yaşının büyümemesi ya da ömrünün uzamaması için beddua etmişsin” deyince, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem güldü. Sonra şöyle buyurdu:
“Bilmiyor musun? Ben Rabbime şart koştum; dedim ki: ‘Ben ancak bir insanım, insanın hoşlandığı gibi hoşlanır; öfkelendiği gibi de öfkelenirim. Bu nedenle ümmetimden kime, hak etmediği halde bir beddua etmişsem bunu, kıyamet gününde onun için sana yaklaştıracak bir arındırma, zekât ve yakınlık vesilesi kıl!” Müslim (birr 95)
3- Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: “Resulullah’a, “bir kimse elbisesinde ıslaklık bulsa, ancak ihtilam olduğunu hatırlamasa (yıkanması gerekir mi?)” diye sorulmuştu.
“Evet, yıkanmalıdır!” diye cevap verdi. Sonra, ihtilam olduğunu görüp de, yaşlık göremeyen kimseden soruldu:
“Ona gusül gerekmez” dedi. Ümmü Süleym (r.anhâ) sordu:
“Bunu kadın görecek olursa, kadına gusül gerekir mi?” Buna da:
“Evet! Kadınlar, erkeklerin emsalleridir!” diye cevap verdi.” Ebu Dâvud (236) Tirmizi (113)
4- Yine Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: “Ümmü Süleym (radı-
yallahu anhâ) Resulullah aleyhissalâtu vesselam’a
“Rüyasında, erkeğin gördüğünü gören kadın hakkında” sorarak, gu-
sül gerekip gerekmeyeceğini öğrenmek istedi. Aleyhissalatu vesselam:
“Evet! Suyu görürse!” cevabını verdi. Aişe (radıyallahu anhâ) (Ümmü Süleym”e yönelip:)
“Allah hayrını versin (neler söylüyorsun)? ° diye ayıpladı. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) (Aişe’ye yönelerek):
“Ey Aişe, bırak onu, (dilediğini sorsun!) Öyle olmasa (çocuklarda anne tarafına) benzerlik olur mu? Kadının suyu erkeğin suyuna üstün gelirse, çocuk dayılarına benzer; erkeğin suyu ka-dınınkine üstün gelirse, çocuk amcalarına benzer” buyurdular.” Müslim (314) Muvatta (1/51) Ebu Dâvud (237) Nesâi (1/112, 113)
5- Müslim’in bir diğer rivayetinde şu ziyade var: “…Erkeğin suyu koyu ve beyazdır. Kadının suyu sarı ve akışkandır. Bunlardan hangisi üstün olur veya öne geçerse, benzerlik hâsıl olur.” Müslim (311) Buhari (Menâkıbu’l-Ensâr 49)
6- Ümmü Süleym r.anha hasta olarak Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in evine gitti. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“Ey Ümmü Süleym! Ateşi, demiri ve demirin pasını biliyor musun?” buyurdu. Ümmü Süleym:
“Evet ey Allah’ın Rasulü!” dedi. Resûlullah:
“Sevin ey Ümmü Süleym! Çünkü eğer sen bu rahatsızlığın
dan kurtulursan, demirin pasından kurtulduğu gibi günahlardan kurtulursun.” Buyurdu. Ümmü Süleym r.anha iyileşince;
Ahmed’in Müsned’inde, Enes b. Malik radıyallahu anh’den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Ebu Talha Müslüman olmadan önce Ümmü Süleym’e talip oldu. O da dedi ki:
“Ey Ebu Talha! Kendisine ibadet ettiğin ilahının yerden bittiğini bilmiyor musun?” O da:
“Evet” dedi. Bunun üzerine Ümmü Süleym radıyallahu anha:
“Bir ağaca tapmaktan utanmıyor musun? Eğer müslüman olursan senden başka mehir istemiyorum” dedi. Ebu Talha:
“Bir düşüneyim” dedi ve gitti. Sonra geldi ve:
“Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed de O’nun Resûlüdür.” Dedi. Ümmü Süleym r.anha dedi ki:
“Ey Enes! Beni Ebu Talha ile evlendir” dedi ve evlendiler.793
“Ey Allah’ın Rasulü! En üstün cihad nedir?” diye sordu. Resûlullah : “Namaza sarıl! Çünkü namaz en üstün cihaddır. Günahlardan (uzak durmak sûre tiyle) hicret et. Zira o, en üstün hicrettir.” Buyurdu. Abdulaziz eş-Şennavî Nisaus Sahabe (s.535)
7- Enes Bin Malik (R.a.) rivayet ediyor; “Resûlullah , Ümmü Sü-leym’i ziyaret etmiş ve onun evinde nafile namaz kılmıştı. Sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;
“Ey Ümmü Süleym! Farz namazları kıldıktan sonra on defa “Sübhanallah”, on defa; “Elhamdülillah”, on defa; “Allahu ek-ber” de ve sonra Allah’tan dilediğini iste. Zira sana;
“Evet, evet” denilecektir.” Ahmed (3/120), İbni Sa’d Tabakat (8/426), İbnül Cevzi el Hadaik (3/320), İbnul Cevzî Safvetus Safve (2/67).
8- Enes radıyallahu anh der ki; “Osman radıyallahu anh’m öldürüldüğünü duyunca Ümmü Süleym radıyallahu anha şöyle dedi:
“Allah ona rahmet eylesin. Fakat insanlar, Osman radıyallahu anh’-den sonra sadece kan sağacaklardır.” İbn Kesir el-Bidaye (7/319)
9- Enes radiyallahu anh’dan: “Ensâr, emekleri karşılığında Muhacirlere hurma bahçelerinin gelirlerinin yansını, çalışmaları şartıyla vermişler ve böylece geçim sıkıntısından kurtarmışlardı. Bu arada (Enes’in annesi) Ümmü Süleym de Peygamberce ödünç birkaç hurma ağacı vermişti. O da onu (mahsulünü kullanması için) Ümmü Eymen’e vermişti. Sonra Hayber fetholup Muhacirler de mal sahibi olunca, Muhacirler Ensâr’a mallarını geri verdiler. Peygamber de Ümmü Süleym’e hurma ağaçlarını geri verdi. Bunun yerine ise Ümmü Eymen’e kendi bostanmdan verdi.” Buhârî (5/150), Müslim (cihâd 71, s. 1392-3).
793 Nesai (3340), Abdurrazzak (10417), Taberani (25/273), Camiu’l-Mesa-nid (16/427)
Bu hadisin birçok rivayet yolu vardır. İbn Sad794, Enes radı-yallahu anh’den şöyle rivayet eder:
“Ebu Talha, Ümmü Süleym’e talip olunca dedi ki:
“Ben şu adama iman ettim, onun Allah’ın Resûlü olduğuna şehadet ederim. Eğer sen de bu konuda bana tâbi olursan seninle evlenirim.” Ebu Talha da şöyle dedi:
“Ben de senin üzerinde olduğun şey üzeriııdeyim.” Böylece Ümmü Süleym ile evlendi. Onun mehri İslâm oldu.
Yine Enes radıyallahu anh’den şöyle rivayet etmiştir: “Ebu Talha, Ümmü Süleym’e talip olunca şöyle dedi:
“Enes büyüyüp meclislere katılıncaya kadar evlenmeyeceğim.” Enes radıyallahu anh dedi ki:
“Allah anneme benden yana hayırlı karşılık versin, beni güzelce yetiştirdi. Ebu Talha ona:
“Enes artık yetişti” dedi ve evlenmek istediğini söyledi.”
Müslim b. İbrahim, Rib’î b. Abdillah b. El-Carud’dan, o da Enes radıyallahu anh’den rivayet ediyor:
“Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Ümmü Süleym’i ziyaret eder, o da ona yaptığı bir şeyden hediye ederdi.”
Yine Enes radıyallahu anh şöyle demiştir: “Resûlullah hanımları dışında sadece Ümm Süleym’in evine giderdi. Ona bu konu sorulunca şöyle buyurdu: “Muhakkak ki ben ona acıyorum. Kardeşi ve babası benimle beraber iken öldürüldü.”
Derim ki: Bu cevap, kızkardeşi Ümm Haram hakkında verilmiştir. Zira her ikisi aynı evde kalıyordu. O Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber gazveye katılırdı. Meşhur kıssaları vardır. Bunlardan birisi de İbn Sad’ın sahih isnadla şu riveyetidir:
“Ümm Süleym radıyallahu anha Huneyn günü bir hançer edinmişti. Ebu Talha dedi ki:
“Ey Allah’ın Resûlü! İşte Ümm Süleym’in elinde bir hançer var” Ümmü Süleym radıyallahu anha da:
“Müşriklerden biri bana yaklaşacak olursa bununla karnını yarmak için edindim” dedi.
794 Tabakat (8/311)
Bir diğer kıssası da Sahih’te rivayet edilen, oğlu; İbn Ebi Tal-ha’nın vefâtı ile ilgili kıssadır:
“Ebu Talha dışarıda iken, oğlu hastalanarak öldü. Karısı onun öldüğünü görünce, evin kenarında bir yer hazırladı ve üzerini örttü. Evdekilere;
“Siz Ebu Talha geldiğinde durumu anlatıncaya kadar kendisine bir şey anlatmayın.” Dedi. Ebu Talha eve gelince;
“Çocuk nasıl oldu?” diye sordu.
“Bulunduğu yerde gayet sakin” dedi. Ebu Talha onun uyuduğunu zannetti. Ümmü Süleym radıyallahu anha ona bir sofra hazırladı, yedi içti. Ondan sonra güzelce süslenip püslenerek, Ebu Talha’ya güzel göründü. Ebu Talha yedikten, içtikten ve hanımıyla beraber olduktan sonra Ümmü Süleym;
“Oğlun için sabret, karşılığını Allah’tan bekle” dedi. Ebu Talha Resûlullah’in yanma gitti. Hanımının söylediklerini ona bildirdi. Bunun üzerine Resûlullah şöyle buyurdu;
“Allah bu gecenizi her ikinize de bereketli kılsın” Bundan sonra Abdullah b. Ebi Talha doğdu. Rızık ve evlat bakımından bereketli idi. Hepsi de Kurbân okuyan on evladı oldu.
Yine Sahih’te Enes radıyallahu anh’den şöyle rivayet edilmiştir: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Medine’ye geldiğinde Ümm Süleym radıyallahu anha dedi ki:
“Ey Allah’ın Resûlü! Bu Enes’tir. Sana hizmet etsin” O sırada Enes radıyallahu anh on yaşında idi. Peygamber ’in Medine’ye gelişinden vefâtma kadar ona hizmet etmiş ve Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in hizmetkârı diye şöhret bulmuştur.
Ümmü Süleym r.anha Resülullah’dan birçok hadis rivayet etmiştir. Kendisinden de; oğlu Enes, İbn Abbas, Zeyd b. Sabit, Ebu Seleme b. Abdirrahman ve başkaları rivayette bulunmuşlardır.
Ebu Ömer (b. Abdilberr), onun nesebini İbnu’s-Seken’in kitabından nakletmiş fakat şöyle demiştir: “Annesinin ismi Müleyke idi.” İbnu’s-Seken’in kitabında ise annesinin adı: “Uneyka” şeklinde geçer. İbn Fethun da bu konuda îkaz etmiştir. Muhtemelen Ebu Ömer bunu İbn Sad’dan nakletmiştir. Zira İbn Sad onun annesinin adını: Müleyke bt. Malik b. Adiy b. Zeyd b. Menat şeklinde zikretmiştir.