Allah’ın kitabı ve mukaddes Kur’anı Kerim’de ismi geçen peygamberlerden biride şüphesiz Hz Zülküf aleyhisselamdır. Hz Zülkifl hayatı kaçımız okuduk veya Hz Zülkifl peygamber hakkında ne kadar bir bilgiye sahibiz. Hiç okudunuz mu? Hz Zülkifl kısaca‘da olsa hayatını. Peygamberliği kesin olarak belli olmayıp, Zülkifl’in peygamber olmadığını söyleyenler olmuşsa da, İslam bilginlerinin çoğunluğuna göre peygamberdir ve geçerli olan görüş de budur. Âyette geçen “Zülkifl” adi değil lakabıdır ve “nasip ve kısmet sahibi” anlamına gelir. Fakat burada dünyevi zenginliği değil, onun üstün kişiliğini ve âhiretteki derecesini kastetmek için kullanılmıştır. Asıl ismi Bişr olup, lakâbı Zülkifl’dir. Âlimlerin bir kısmi da onun Eyyub (a.s)’in kendisinden sonra peygamber olan Bişr adındaki oğlu olduğunu söylemişlerdir. Fakat bu görüşlerin hiç biri kesinlik derecesine sahip degildir. Onun gerçek adi hakkında çok farklı rivayetler vardır. Kur’ân’da iki yerde kendisinden bahsedilmektedir. Kur’an’da Eyyub’un kıssası anlatıldıktan sonra, peygamberlerden bazıları anılır ve onlar övülür. Bu peygamberden biri de, Zülkifl’dir.
Taberi’de yer alan bir rivayete göre Zülkifl Şam’da otururdu. Oradaki halkı Allah’a inanmaya, O’na ibadet etmeye ve dürüst bir şekilde yaşamaya çağırdı ve orada yaşamını yitirdi
Kur’an’da Enbiyâ ve Sâd Surelerinde kendisinden bahsedilmektedir: وَإِسْمَاعِيلَ وَإِدْرِيسَ وَذَا الْكِفْلِ كُلٌّ مِّنَ الصَّابِرِينَ وَأَدْخَلْنَاهُمْ فِي رَحْمَتِنَا إِنَّهُم مِّنَ الصَّالِحِينَ “Ve Hz. İsmail ve Hz. İdris ve Hz. Zülkifli; hepsi sabredenlerdendir.Onları da rahmetimizin içine soktuk. Şüphesiz onlar salih kimselerdendi.(Enbiya, 85 ve 86).
(Sad, 38/45, 46, 47, 48).”Kuvvetli ve basiretli kullarımız İbrahim’i, İshâk’ı ve Yâkub’u da an. Biz onları ahiret yurdunu düşünme özelliğiyle temizleyip, kendimize halis (kul) yaptık. Onlar bizim yanımızda seçkinlerden, hayırlılardandır. İsmâil’i, Elyesâ’i, Zülkifl’i de an. Hepsi de iyilerdendir”
Allah’ın İsrâiloğulları’na gönderdiği peygamberlerden Elyesâ’nın eceli gelip vefâtı yaklaşınca; Allah, rûhunu kabzedeceğini vahiyle bildirdi ve ’Mülkünü, İsrâiloğulları’ndan gece sabaha kadar ibâdet eden, namaz kılan, gündüzleri oruç tutan ve insanlar arasında kızmadan hükmedecek birine ver.’ buyurdu. Bu peygamber, kendisine verilen emri İsrâiloğulları’na bildirdi. Aralarından bir genç kalkıp: ’Bu işe ben kefil olurum, üzerime alırım.’ dedi. Peygamber, o gence; ’Bu kavmin içinde senden daha büyükleri var, sen otur.’ dedi. Sonra 2. kez aynı teklifi yaptı. O genç, yine ’Kefil olurum.’ dedi. Üçünce kez aynı teklif tekrarlanınca cevap veren, yine o genç oldu. Bunun üzerine Elyesâ, onun yerine halife bıraktı. Bu genç, Bişr idi. Bu yüzden de o gence “Zülkifl” lakâbı verildi.
Bu genç, aldığı görevi eksiksiz olarak yerine getirmek için çalışırken İblis (Şeytan) onu kıskandı ve bu görevi yaptırmamak için çeşitli hilelere baş vurdu. Fakat bu genç İblisin hilelerine aldanmadan aldığı görevi eksiksiz yerine getirdi. Bu hâlinde dolayı Allah’a şükür etti.
Hz. Zülkifl, geceleri uyutmayı garanti etmesi nedeniyle, gündüzleri kaylûle (Güneş’in tepede olduğu zamanda, öğleyle ikindi arasında) bir miktar uyurdu. İblis, kendi yardımcılarını ona gönderir, onu yoldan çıkarmaya ve verdiği sözden döndürmeye gayret eder; fakat başarılı olamazdı (başaramazdı). yardımcılar, âciz kaldığı zaman bizzat kendisi geldi. Gündüz uykusuna yatmak üzereyken kapısını çaldı. “Kim o?..” İblis; “Hakkı çiğnenen mazlûm bir ihtiyar.” Hz. Zülkifl, kapıyı açtı ve “Derdin nedir?” dedi. İblis; “Kavmimle aramızda bir anlaşmazlığımız var. Onlar, bana zulmettiler. Şunları şunları yaptılar…” diyerek uzun uzadıya bir şeyler anlattı. Uyku vakti geçmiş, Hz. Zülkifl’in uykusu dağılmıştı. İblis’e; “Ben, hüküm vermek üzere olduğum zaman gelir, beni bulursun.” dedi.
Adam (İblis), ertesi gün muhakeme zamanında gelmedi. Yine keylûle zamanı, tam yatacağı sırada geldi ve kapıyı çaldı. Zülkifl, sordu; “Neden o zaman gelmedin?” İblis, cevap verdi: “O zaman gelsem, onla senden korkuyor ve hakkını vereceğiz diyorlar. Senden ayrılınca da bana cefa ediyorlar.” Zülkifl; “Sen, yarın muhakeme zamanı gel.”
Adam (İblis), yine gelmedi. Fakat Zülkifl de iyiden iyiye uykusuz kalmıştı. Adamlarına kimsenin kendisini rahatsız etmemesini tembih ettikten sonra yerine yattı. İhtiyar, tekrar geldiyse de içeri bırakmadılar. Bu defa melûn, doğrudan içeri girdi ve gürültü çıkardı. Zülkifl, başını kaldırdı, yine oydu. Kapı, hâlâ kilitlediği gibi durmaktaydı. Bu defa onun Şeytan olduğunu anladı. “Sen, Allah’ın düşmanı İblis misin?” dedi. “Evet, beni her zamanki gibi âciz bırakmıştın. En son bu yola başvurdum. Belki kızdırabilirim dedim; fakat başarılı olamadım.”
Yukarıdaki rivayetlerde hüküm verirken kızmama prensibi pek hoş, pek güzel bir şey ise de geceleri hiç uyumamak ve gündüzleri oruç tutmak, İslam dininin getirdiği ölçüler içinde düşünülürse, hoş bir şey değildir. Gerçekten de Hz. Muhammed’in en çok birgün oruç tutmak ve birgün tutmamaya izin verdiğini ve buna “Savm-ı Dâvûd” (Davut Peygamber’in orucu denildiğini, bunun ötesinde meşrû bir oruç bulunmadığını biliyoruz. Fakat Hz. Zülkifl’in Kurân’da peygamberlerin sırasında zikredilmiş olması göz önünde tutulursa, onun peygamber olduğu hakkında şüphe ve tereddüt kalmaz.
Allah, Zülkifl’e peygamberlik görevi verdi. Zülkifl, Musa’nın dininin emir ve yasaklarını insanlara bildirdi. Tevrât’ı okuyup hükümlerini yerine getirdi. Tebliğ görevini hakkıyla yerine getirdikten sonra Şam beldelerinden birinde yaşamını yitirdi.
Taberî’de yer alan bir rivayete göre Zülkifl, Şam’da otururdu. Oradaki halkı Allah’a inanmaya, O’na ibadet etmeye ve dürüst bir şekilde yaşamaya çağırdı ve orada yaşamını yitirdi.
Zülkifl da, Musa’nın yasasıyla amel etmiş, insanlara Tevrât’ın emir ve yasaklarını bildirmiştir.