AHMED EL-ALESÎ
Bağdât evliyâsından. İsmi Ahmed, künyesi Ebû Bekr ez-Zâhid’dir. Babasının ismi Ali’dir. Doğum târihi ve yeri belli değildir. Hayâtı hakkında fazla bilgi yoktur. Kâdı Ebû Ya’lâ’dan fıkıh ve hadîs ilimlerini öğrendi.
Ahmed el-Alesî’nin mesleği sıvacılık ve badanacılıktı. Geçimini bu işlerden sağlardı. Bir gün sarayın duvarlarını badana ederken odalardan birinde bulunan büyük bir tablo, etrafının açılması üzerine, düşüp parçalandı. Etrafındakiler buna çok üzüldüler. Durumu öğrenen sultan, Ahmed el-Alesî’nin dînine bağlı bir zât olduğunu öğrenince, bir şey yapmadı.
Ahmed el-Alesî bu olaydan sonra sıva ve badanacılığı bırakıp, kendini tamâmen ibâdete verdi.Mescidde Kur’ân-ı kerîm okur, namaz kılardı.Kanâat sâhibi bir kimse olup, kendisi için kimseden bir şey istemezdi. Babasından mîras kalan malları azar azar satıp, onunla geçimini sağlardı. İhtiyâcı olanlara derhâl yardım eder, sıkıntılarını giderirdi. Cömertliği ile tanınırdı. Her gece Dicle Nehrinden aldığı su ile iftâr ederdi.
Ahmed el-Alesî, hac vazîfesini yapmak için gittiğinde Mekke’deki Eshâb-ı kirâmın, Tâbiînin, evliyânın ve âlimlerin kabirlerini ziyâret etti. Fudayl bin Iyâd’ın kabrinin yanına geldiğinde kabrinin yanına asâsı ile bir çizgi çizip; “Yâ Rabbî! Burası burası!” dedi. Orada bulunanlar bu sözlerden bir şey anlamadı. Aradan bir süre geçtikten sonra Ahmed el-Alesî 1109 senesinde tekrar hacca gitmek için yola çıktı. Yolda iki defâ deveden düştü. Bütün ağrı ve sızılarına rağmen geri dönmeyip yoluna devâm etti. İhramlı olarakArafat’a geldi. O gün akşam ile yatsı arasında kelime-i şehâdet getirerek vefât etti. Sabahleyin mübârek cenâzesi, Kâbe-i muazzama etrafında yedi defâ dolaştırılıp tavâf ettirildikten sonra, Fudayl bin Iyâd’ın kabri yanına, önceden çizdiği çizginin bulunduğu yere defnedildi.
Vefât haberi Bağdat’a ulaştığında, gâibden bir ses; “Ahmed bin Ali’nin cenâze namazını gaybî olarak kılınız.” diyordu. Bunu işiten Bağdatlılar, halîfe Müstazhirbillah ve devlet erkânı büyük câmide toplandılar, gıyâbında cenâze namazını kıldılar. (Şâfiî ve Hanbelî mezheplerinde cenâze hazır olmadığı hâlde gıyâbî namaz kılmak câizdir.)
KAYNAKLAR
1) Tabakât-ı Hanâbile Zeyli; c.1, s.105
2) Şezerat-üz-Zeheb; c.4, s.6