MUSTAFA MÂNEVÎ EFENDİ
Anadolu’da yetişen büyük velîlerden. Karabaşvelî’nin oğlu ve halîfesidir. Babasından ve başka âlimlerden zâhirî ilimleri tahsîl etti.Tasavvuf yolunda, babasının yanında kemâle geldi. Doğum târihi ve yeri bilinmemektedir. 1690 (H.1102) senesinde Sokullu Mehmed Paşa dergâhına hoca olarak tâyin edildi.Beş sene burada halkı doğru yola sevk etmek için vâz ve nasîhatta bulundu. Sonra Ordu-yu Hümâyûn’a tâyin edildi. Orada da vâz ve nasîhatlarına devâm etti. 1702 (H.1114) senesinde İstanbul’da vefât etti. Üsküdar’daki Nasûhî dergâhında bulunan kabristana defnedildi.
Mustafa Mânevî Efendi, ârif ve kâmil bir zât idi. Do?ru sözü söylemekten aslâ çekinmezdi. Güzel manzûmeleri vardİr. Muhyiddîn-i Arabî’nin Füsûs adlİ eserine şerh yazdı. Müretteb bir dîvânı vardır.
Mustafa Mânevî Efendinin şiirlerinden
Selâm eyle
Sabâ! Vakt-i seher ol zülf-i cânâne selâm eyle,
Yolun uğrarsa koş! Arş-ı Rahmâna selâm eyle,
Seherde bülbül-i şeydâyı tahrîk eyledim bildim,
İden ol gulgule feryâd u efgâne selâm eyle.
Medîne şehrine var Ravda-ı pâke sürüp yüzler,
Varıp, ol hâk-i pây-ı rûh-ı sultâna selâm eyle.
Ebû Bekr, Ömer, Osmân, Ali ile Hasan Hüseyin,
Cenâb-ı Fâtıma ol binti cânâne selâm eyle.
Süheyb-i Rûm u Ammâr ibni Yâsir, Hamze vü Abbâs,
Bütün ahbâb ile ervâh-ı ihvâna selâm eyle.
Azizim Hazret-i pîrim, efendim hâkine yüz sür,
Derûnî iştiyâk ile o cânâne selâm eyle,
Varıp ol, Kâbetullah’ı ziyâret kıl, tavâf eyle,
Safâ vü Merve’de sa’y eyle, kurbâna selâm eyle.
Erişip, İbn-i Abbâs kabrini bir hoş ziyâret kıl,
Bütün Eshâba, İbn-i Ammi sultâna selâm eyle.
Oradan uğra Bağdât’a sürüp ol hâke hem yüzler,
Dahi ol kutb-ul-aktâba Şeyh Geylâne selâm eyle.
Eşiğine yüzünü sür fedâ kıl canla başı,
Ol Abdülkâdirî’nin sen Âsitânına selâm eyle.
Eriş Mûsâ-ıKâzım hem eimme zümresine hep,
Ferîd-üd-dehr olan ol ismi Nu’mân’a selâm eyle.
Cemî-i müctehidler mâ takaddem ve mâ teehhar hep,
Kubûrin kıl ziyâret ehl-i irfâne selâm eyle.
Bilâd-ı ehl-i İslâm’ın cemîsini ol devvâr,
Ledünnî ehline hep, pâdişâhâne selâm eyle.
Tarîk-ı Nakşibendî Hâcegân ser çeşme-i aktâb,
O pîr-i ekreme, o bahr-ı ummâna selâm eyle.
Dolaşıp Rûm diyârını hep ziyâret eyle onları,
GelipŞam-ı şerîfe bahr-ı Kur’ân’a selâm eyle.
Bilâl ile nice Eshâb u ehlullah makbûrdur.
Dahî Şeyh Arabî, hem Şeyh Arslan’a selâm eyle.
Varıp kırklar makâmına husûsen hazret-i Yahyâ,
Ânın ol ravda-i pâkine rindâne selâm eyle.
Demişler onda yetmiş bin kadar var enbiyâ cümle,
Salât eyle selâm et, cümle yeksâne selâm eyle.
Cemî-i enbiyânın merkad-i pâkine bir bir vur,
Mübârek rûhlarına pek garîbâne selâm eyle.
Umûmun merkadi ma’lûm değildir, şüphesiz hakkâ,
Umûmun rûh-ı pâkine habîbâne selâm eyle.
Husûsan Şam içinde garka-i rahmet onlardan,
Ne denlî var ise, hep ehl-i îmâna selâm eyle.
Erişip Tûr-i Sinâya münevver kabr-i Mûsâ’ya,
Sürüp akdâmına yüzler, kelîmâne selâm eyle.
Ne küllü var ise hep enbiyâ vü evliyâ cümle.
Zebûr, İncil ü Tevrât ve ehl-i Kur’ân’a selâm eyle.
KAYNAKLAR
1) Sefînet-ül-Evliyâ; c.1, s.19
2) Osmanlı Müellifleri; c.1, s.165
3) Sâlim Tezkiresi; s.622
4) Vekâyi-ül-Füdelâ; c.2, s.209
5) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.17, s.134