Selçuklu hükümdarı. İsmi, Ebü’l-Muzaffer Berkyaruk bin Melikşâh bin Alb Arslan bin Dâvûd bin Mîkâil bin Selçuk bin Dukak’tır. Melikşâh’ın büyük oğludur. Doğum târihi belli değildir. Babasının vefatı esnasında, 13-14 yaşlarında idi. 23 Aralık 1104 (H. 498) senesinde yirmi altı yaşında vefat etti. Cenaze namazı büyük bir kalabalık tarafından kılındıktan sonra, İsfehân’a götürülerek türbesine defnolundu.
Sultan Berkyaruk’un sultanlık devresi, başından sonuna kadar büyük sıkıntılar içinde geçti. Devletin birlik ve beraberliğini sağlamak için, kardeşleri ve amcalarıyla harbetmek mecburiyetinde kaldı. Büyük mücâdeleler verdi. Neticede Selçuklu Devleti’ni bir bayrak altında toplamayı başardı.
Melikşâh vefat edince, henüz çok küçük olan oğlu Mahmûd, sultan ilân edildi. Buna rızâ göstermeyen vezir Nizâm-ül-mülk tarafdârları, Rey şehrinde Melikşâh’ın diğer oğlu Berkyaruk’u tahta çıkarıp sultan ilân ettiler. Berkyaruk, birliğin te’mininin devlet için şart olduğu inancıyla bir ordu hazırlayıp, İsfehân üzerine yürüdü. Kardeşini destekleyen kuvvetleri Berûcird mevkiinde yendi. Sonra, sultan tanınmak şartıyla kardeşine, İsfehân ve Fars eyâletlerinden bâzılarını verdi.
Berkyaruk, sultanlığını islâm âleminde de meşru kılmak maksadı ile, 1094 (H. 487) senesinde Bağdâd’a geldi. Halîfe-i müslimîn el-Muktedî biemrillah, Berkyaruk’un birlik ve beraberliği sağlamadaki muvaffakiyetini göz önünde bulundurarak, adını hutbeye koydurdu ve ona Rükneddîn lakabını verdi. Hil’atlar giydirdi. Berkyaruk’a sultanlığının tasdik edildiğine dâir menşur, terkî (tuğra) çekme yetkisi gibi sultanlık alâmetleri de verildi.
Halîfe tarafından, Berkyaruk’un sultanlığının tasdîk edildiği sıralarda, amcası Tutuş, Harran, Urfa ve el-Cezîre’yi ele geçirdi ve Hemedân yakınlarına geldi. İsfehân istikâmetine gitmekte olan Berkyaruk üzerine birlik gönderip, onu zor durumda bıraktı. Berkyaruk, yanında Emir Porsuk, Emir Gümüştegin Candar gibi beyleriyle perişan bir hâlde İsfehân’a sığınınca, kardeşi Mahmûd’un adamlarınca yakalanıp gözlerine mil çekilmek istendi. Fakat Allahü teâlânın takdiri ile kurtuldu.
Kardeşi Mahmûd’un aniden çiçek hastalığından vefatı üzerine komutanlar, Berkyaruk’u sultan îlân ettiler. Sultan îlân edilen Berkyaruk, yeni bir ordu hazırladı. Bu sırada Hemedân’a gelen amcası Tutuş’la Rey şehri yakınlarında Taşlı köyü düzlüğünde karşılaştı. 25 Şubat 1095 tarihindeki bu muharebede Tutuş öldürüldü. Bu sırada Horasan’a hâkim olan amcası Arslan Argun, bağımsızlığını îlân etti. Berkyaruk, burada asayişi sağlamak için kardeşi Sencer’i Horasan’a yolladı. Kendisi de arkasından gitti.
Sonra Sencer’i buraya vali tâyin etti. Böylece bütün Selçuklu Devleti’ne hâkim olan Berkyaruk, kardeşi Muhammed Tapar’ı, Erran’a; dayısı İsmâiloğlu Merdüd’ü Azerbaycan’a; Tutuş’un iki oğlunu Suriye’ye vali tâyin etti. Birinci Kılıç Arslan’ın Anadolu, Turan Şâh’ın da Kirman sultanlığını tanıdı. Bu sırada haçlı seferleri başladı (1096-1270)
Haçlılar, çekirge sürüsü gibi Anadolu’ya gelip, 20 Ekim 1097 (H. 490)’de Antakya’yı kuşattılar. Sultan Berkyaruk, civardaki beylerden, birlik olup haçlılara karşı savaşmalarını istedi. Haçlı tehlikesini bertaraf etmek için Musul valisi Kürboğa’yı başkumandan tâyin etti ve el-Cezîre kuvvetleriyle birlikte Suriye’ye gönderdi. Ancak Kürboğa, ağır davrandı. 1098 (H. 491)’de Musul’dan harekete geçip muhasara altındaki Antakya’ya gideceği yerde, Kont Baudouin’in hâkimiyetine giren Urfa’yı kuşattı.
Kuşatmadan bir netice alamayınca, haçlıların şehre girişlerinden bir gün sonra Antakya’ya geldi. Ordu, önce şehrin dağ tarafındaki kısmında konakladı. Firûz adlı bir hâin ermeninin yardımıyla şehre giren haçlıları dört bir yandan muhasara etti. Haçlı ordusu şehirde zulmünü yapmış, ahâliyi soymuş, çoluk-çocuk, genç-ihtiyar demeden kılıçtan geçirmişti. Ancak şehrin iç kalesinde direnen bir avuç müslüman kalmıştı. Nihayet muhasara başladı. Gerek dışarıdan, gerek içeriden hücûmlarla, müslüman ordusu, haçlı sürülerini çok müşkül duruma düşürdü. Şehir içinde yiyecek de kalmamıştı. Haçlılar, bütün ağırlıklarını alarak şehri terketmek istediklerini bildirdiler. Kendisinden çok emin bulunan Kürboğa bu isteklerini reddetti.
Kendisine çok güvenen Kürboğa, yanındaki subayları, komutanları hor görüp, görüşlerine değer vermedi. Bu davranışları bilhassa Suriye birliklerini rahatsız etti. Bu tedirginliği diğer beyler de duydular. Emir ve komuta mevkiindeki beyler arasında başlayan huzursuzluktan, haçlılar haberdâr oldu. Aynı zamanda haçlıların moralini yükseltici bâzı şayialar yayıldı. Kendileri için durumu müsâid gören haçlılar, 28 Haziran sabahı grup grup sur dışına çıkarak İslâm ordusuna hücûm ettiler.
Haçlıların üzerine hücûm edilmesi gerektiğini belirten beylere kulak asmayan Kürboğa, sonunda müslüman ordusunun dağılmasına sebeb oldu. Bu fitne sebebi ile yolları açılan haçlı sürüleri, bir çok yerleri yakıp yıkarak, ilerlediler ve 15 Temmuz 1099’da Kudüs’ü ele geçirip kana buladılar. Kadın-kız, çocuk-ihtiyar demeden yetmiş bin kişiyi kılıçtan geçirdiler.
Sultan Berkyaruk, haçlılar ile mücâdeleye girdiği sırada, Gence valiliğine tâyin ettiği baba bir kardeşi Tapar’ın isyanıyla karşılaştı. İki kardeş arasındaki muharebeler bir müddet devam etti. Neticede Tapar yenildi. Fakat yapılan andlaşma ile Azerbaycan’da Sefîd-Rûd hudud olmak üzere Kafkasya’dan Suriye’ye kadar bütün vilâyetler Tapar’a bırakıldı. Bu durumda, Büyük Selçuklu Devleti iki sultanlığa ayrıldı.
Berkyaruk, kardeşleri ile uğraşırken, haçlılar ile, mücâdele imkânı bulamadı. Ayrıca Bâtınîlik ismindeki sapık fırka ile de gerektiği şekilde ilgilenemedi. Bâtınîler; haramı helâl sayar, ibâdetlere lüzum yoktur derlerdi. Kandırılan gençlere Ehl-i sünnet itikadını kötülerler, onları haram işlemeğe alıştırırlar, bunun için âyet-i kerîmelere ve hadîs-i şerîflere yanlış mânâ vermekten çekinmezlerdi.
Sultanlığı büyük sıkıntılar içinde geçen Berkyaruk, yumuşak huylu, asil, çok cömert, sabırlı ve güzel ahlâk sahibi bir hükümdardı. Affı çoktu. Vefatından kısa bir süre önce oğlu Melikşâh’ı veliaht îlân edip, ona beylerinden Ayaz’ı atabeg tâyirretti. Bir çok hastalıklara da sabretti. Nihayet 23 Aralık 1104 (H. 498) târihinde ebedî âleme göçtü. Kabri İsfehân’dadır.