Tâbiînin büyük âlim ve evliyâlarından. Künyesi, Ebû Hâzım’dır. Mahzûm kabîlesindendir. A’rec ismiyle de tanınır. Medîne âlimi ve kâdısı idi. Aslen Fars’lıdır. Annesinin adı Rûmiyye’dir. Zühd sâhibi ve çok ibâdet ederdi. Hikmetli sözleri meşhurdur. Buyurdu ki:
“Dünyâda geçen günler rüyâ, geri kalan gelecek günler ve şeyler ise, arzu ve istekten ibârettir.”
“Öldüğünde sana fayda vermeyecek her işi terk et. Böyle yaparsan, ne zaman ölürsen öl, zararda olmazsın.”
SELEME B. DÎNAR (EBU HAZIM EL-A’REC)SELEME B. DÎNAR (EBU HAZIM EL-A’REC)
“Hikmet ağzına, Ebu Hazim’inkinden daha yakın olan kimseyi görmedim.”
-Abdurrahman b. Zeyd-
Hicretin 97. senesinde, müslümanların halifesi Süleyman b. Abdülmelik Peygamberlerin babası Hz. İbrahim’in (a.s.) çağrısına cevap vermek üzere mukaddes diyara gitti… Develeri hızla Emevîlerin başkenti Şam’dan Medine-i Münevvere’ye doğru yürüdü.
Halife Ravza-i Mutahhara’da namaz kılma, Allah’ın Resülü Hz. Muhammed’e selâm verme arzu ve özlemi içindeydi.
Halifenin kafilesi kurra, muhaddis, fakih, âlim, amir ve komutanlarla doluydu.
Halife Medine-i Münevvere’ye varıp konaklayınca, ileri gelen kişiler ona hoş geldin demeye geldiler.
Fakat Medine’nin kadısı, büyük âlim, güvenilen imamı Seleme b. Dînar halifeye hoş geldin demeye gelenler arasında yoktu.
Süleyman b. Abdülmelik, hoş geldine gelenleri karşılama merasiminden sonra bazı arkadaşlarına:
“Şüphesiz zaman zaman temizleyen ve pasları gideren kimseler olmazsa madenlerin paslandığı gibi ruhlar da paslanır” dedi.
Onlar: “Evet, müminlerin emîri!” dediler. Müminlerin emîri: “Medine’de Resûlullah’ın (s.a.v.) sahabilerinden bazılarını görmüş, bize öğüt verecek birisi var mı?” diye sordu.
“Var, müminlerin emîri!
O Ebu Hazim el-A’rec’tir” diye cevap verdiler.
Halife sordu: “Kim bu Ebu Hazim el-A’rec?”
Şöyle cevap verdiler: “Medine’nin âlimi, imamı ve birçok sahabey-i kiramla görüşmüş tabiîlerden biri olan Seleme b. Dinar’dır.”
Halife: “Onu nazik bir şekilde bizim yanımıza gelmesi için davet edin” dedi.
Gidip onu davet ettiler.
Seleme gelince, ona hoşgeldin deyip yanına oturttu ve sitemli bir şekilde ona:
“Bu yüz çevirme de ne oluyor, Ebu Hazim?” dedi.
Şöyle cevap verdi: “Ne yüz çevirmesi, benden ne gördün müminlerin emîri?”
Halife: “Halk beni ziyaret etti de sen beni ziyaret etmedin?” dedi. O da şöyle cevap verdi:
“Yüz çevirme ancak tanıdıktan sonra olur.
Sen beni daha önce tanımıyordun. Ben seni tanımıyordum. Benden hangi yüz çevirmeyi gördün?”
Halife yanındakilere: “Şeyh mazeretinde haklıdır, halife ise siteminde haksızdır” dedi.
Daha sonra Ebu Hazim’e dönüp:
“Ruhun bazı önemli halleri vardır. Sana onları açıklamak istedim, Ebu Hazim!” dedi.
Ebu Hazim: “Söyle bakalım, müminlerin emîri! yardım istenecek olan Allah’tır” dedi.
Halife: “Ebu Hazim! Biz niçin ölmek istemiyoruz?” dedi.
Ebu Hazim: “Çünkü biz dünyamızı imar ettik, ahiretimizi de harabettik.
Böyle olunca, mamur olandan harap olana gitmek istemiyoruz” dedi.
Halife: “Doğru söyledin” dedi ve sözüne şöyle devam etti: “Ebu Hazim! yarın Allah’ın katında bizim için neler var, bilmek isterdim?”
Ebu Hazim buna şöyle cevap verdi: “Amelini Allah’ın Kitab’ına sun, bunu görürsün.”
Halife: “Onu Allah’ın Kitab’ının neresinde bulurum?” dedi.
Ebu Hazim: “Onu şu sözünde bulursun; iyiler şüphesiz nimet i-çindedirler. Alllah’ın buyruğundan çıkanlar cehennemdedirler” diye cevap verdi.
Halife: “O halde, Allah’ın rahmeti nerededir?” dedi.
Ebu Hazim şöyle cevap verdi: “Allah’ın rahmeti iyilik yapanlara yakındır.”
Halife sordu: “Yarın Allah’ın huzuruna nasıl gelinecek?”
Ebu Hazim cevap verdi: “İyilik yapan, uzakta olanın, ailesinin yanına geldiği gibi gelir.
Kötülük yapan da, efendisinin yanına götürülen kaçak köle gibi gelir.”
Halife hüngür hüngür ağladıktan sonra şöyle dedi:
“Bizim için iyi olmak nasıl mümkün olur? Ebu Hazim!”
Buna şöyle cevap verdi:
“Büyüklenmeyi bırakır ve faziletli olursun.”
Halife sordu: “Ya bu para ne olacak? O konuda Allah’tan korkma yolu nasıldır?”
Ebu Hazim cevap verdi:
“Onu hakkıyla aldığınız…
Ehline verdiğiniz…
Eşit olarak taksim ettiğiniz…
O konuda halk arasında âdil olduğunuzda.”
Halife: “Ebu Hazim! Bana insanların en faziletlisi kimdir? Söyle bakalım” dedi.
Ebu Hazim şöyle cevap verdi: “İzzeti nefis ve takva sahibi olanlardır.”
Halife: “En doğru söz hangisidir?” dedi.
Ebu Hazim: “Hak sözdür ki, kişi onu, hem korktuğu, hem de bir şey umduğu kimsenin yanında söyler” dedi.
Ebu Hazim: “Parası olmayanın, başına kakmadan ve sıkıntıya sokmadan yoksulun eline verdiği sadakadır” dedi.
Halife: “İnsanların en akıllısı kimdir?” dedi.
O da şu cevabı verdi. “Bir adam ki Allah Teâla’nın itaatim kazanır, onunla amel eder, sonra da insanlara onu gösterir” dedi.
Halife sordu: “İnsanların en ahmağı (aklı ve fikri en bozuk olanı) kimdir?”
Ebu Hazim cevap verdi. “Arkadaşı zalim olduğu halde, onun hevasıyla idare edilen bir adamdır ki ahiretini başkasının dünyası karşılığında satmış olur.”
Halife sordu: “Ebu Hazim! Bizimle birlikte olmak ister misin? Böylece sen bizden alırsın ve biz de senden alırız.”
Ebu Hazim: “Hayır, müminlerin emîri!” dedi.
Halife: “Peki, niye?” diye sordu.
Ebu Hazim: “Size biraz güvenmekten ve Allah’ın bana dünya yorgunluğu ve ahiret azabını vermesinden korkuyorum” dedi.
Halife: “İhtiyacını bize söyle, Ebu Hazim!” dedi.
Bunun üzerine Ebu Hazim sustu ve cevap vermedi.
Halife sözünü tekrar etti: “Ebu Hazim! İhtiyacını bize söyle, ne kadar olursa olsun sana onu verelim.”
Ebu Hazim şu cevabı verdi. “İhtiyacım beni ateşten kurtarman ve cennete sokmandır.”
Halife: “Bu benim işim değil, Ebu Hazim!” dedi.
Ebu Hazim şu cevabı verdi: “Benim bundan başka ihtiyacım yok, müminlerin emîri!” dedi.
Halife şöyle dedi: “Benim için dua et. Ebu Hazim!”
Ebu Hazim şu duayı yaptı: “Allah’ım! Kulun Süleyman senin dostlarmdansa ona dünya ve ahiret iyiliği ver. Eğer düşmanlarından-sa, onu ıslah et, sevdiğin ve razı olduğuna ulaştır.”
Oradakilerden birisi şöyle dedi: “Müminlerin emîrine geldiğinden beri söylediğin en kötü söz budur…
Sen müslümanların halifesini Allah’ın düşmanlarından yaptın ve onu incittin.”
Ebu Hazim şöyle cevap verdi:
“Aksine sen ne kadar kötü konuştun.
Halife sordu: “En çabuk kabul edilen dua hangisidir?”
Ebu Hazim: “İyinin iyi için yaptığı duadır” dedi.
Halife sordu: “Sadakanın en faziletlisi hangisidir?”
Allah âlimlerden, doğruyu söylemeleri konusunda söz almıştır. Allah Teâla şöyle buyurmuştur: ‘Onu insanlara açıklayacaksınız ve gizlemeyeceksiniz’.’’
Sonra halifeye dönüp:
“Müminlerin emîri! Bizden önceki milletlerin amirleri, âlimlerden istemek için onlara geldikleri sürece daima hayır ve afiyetteydiler.
Daha sonra, ilmi öğrenip dünya malı kazanmak için onu amirlere getiren sefih insanlar ortaya çıktı…
Böylece amirler âlimlere ihtiyaç duymadılar…
Onlar perişan olup Aziz ve Çelil olan Allah’ın gözünden düştüler.
Eğer âlimler amirlerdekilerden uzak dursalardı., amirler de onların ilimlerine rağbet ederlerdi.
Fakat onlar amirlerdekilere rağbet ettiler ve amirler de onlardan uzak durdular…
Ve onları küçük gördüler…” dedi.
Halife: “Doğru söyledin..
Ebu Hazim! Bana biraz daha öğüt ver. Hikmet ağzına, senden daha yakın olan kimseyi görmedim” dedi.
Ebu Hazim şöyle cevap verdi: “Eğer sen öğüdü kabul edip onu yerine getirenlerdensen sana yeterli derecede konuşurum…
Eğer öyle değilsen, boş yere konuşmam gerekmez…”
Halife: “Ebu Hazim! Bana tavsiyede bulunmanı istiyorum”
Ebu Hazim: “Evet sana kısaca tavsiye de bulunacağım…
Azîz ve Celîl olan Rabbini tâzim et. Seni yasak birşeyden yasakladığında seni görmekten…
Sana birşeyi emrettiği zaman seni kaybetmekten… onu tenzih et yani o seni görür ve kaybetmez.” Daha sonra Allah’a ısmarladık dedi ve oradan ayrıldı.
Halife ona şöyle dedi: “Allah öğüt veren âlime mükâfatını versin.”
Ebu Hazim evine varır varmaz müminlerin emirinin ona içi dinarlarla dolu bir kese gönderdiğini ve kendisine şöyle yazdığını gördü: “Bunları harca, ben de senin için benzerleri çok.”Abdurrahman b. Cerîr tekrar sordu: “Ebu Hazim! Bizi çoğunlukla şükretmeye teşvik ediyorsun. Şükrün hakikati nedir?”
Seleme buna da şöyle cevap verdi: “Organlarımızdan her birinin üzerimizde şükür hakkı vardır.”
Abdurrahman: “Gözlerin şükrü nasıldır?”
Seleme: “Onlarla bir iyilik görürsen onu ilân edersin, şayet bir kötülük görürsen onu saklarsın.”
Abdurrahman: “Kulakların şükrü nasıldır?”
Seleme: “Onlarla bir iyilik duyarsan, onu ezberlersin, eğer bir kötülük duyarsan onu gömersin.”
Abdurrahman: “Ellerin şükrü nasıldır?”
Seleme: “Onlarla sana ait olmayanı almamandır…
Onlarla Allah’ın haklarından olan bir hakka engei olmamandır…
Abdurrahman! Birisinin şükrünü sadece diliyle yapıp bütün organlarını ve kalbini ona iştirak ettirmemesi seni aldatmasın. O adamın hali elbisesini sadece elinde tutup giymeyen adamın hali gibidir.
Bu onu ne sıcaktan ne de soğuktan korur.”
Yıllardan birisinde Seleme b. Dînar, Allah yolunda cihad için Bizans ülkelerine giden müslüman ordularıyla birlikte yola çıktı…
Ordu son konaklama yerine varınca düşmanla karşılaşmadan ve çarpışmaya girmeden önce istirahat etmek istedi.
Orduda Emevî komutanlarından birisi vardı.
O, birisiyle Ebu Hazim’e şu haberi gönderdi:
“Komutan, kendisiyle konuşman ve ona bilgi vermen için seni davet ediyor.”
Ebu Hazim komutana şu mektubu yazdı: “Ey komutan!
Ben dini dünya ehline götürmeyen ilim ehlini gördüm.
Zannetmiyorum ki sen beni bunu yapanların ilki olmamı istiyorsun…
Eğer bize ihtiyacın varsa sen gel…
Selâm senin ve beraberindekilerin üzerine olsun.”
Komutan onun mektubunu okuyunca yanına gitti ve onun halini hatırını sorup gönlünü aldıktan sonra şöyle dedi:
“Ebu Hazim! Bize yazdığını öğrendik. Bizim yanımızdaki itibarın ve şerefin daha da arttı.
Bize nasihatlarda bulun, Allah bundan dolayı sana mükafât versin,”
Ebu Hazim nasihat etmeye başladı. Söyledikleri arasında şunlar
vardı:
“Ahirette seninle birlikte olmasını istediğin şeye bak. Dünyada ona düşkün ol…
Orada seninle birlikte olmasını istediğin şeye bak ve burada ondan uzak dur…
Ey Komutan: Bil ki, eğer senin yanında bâtıl rağbet ve revaç görüyorsa sana batılla uğraşanlar ve münafıklar gelirler ve etrafını sararlar…
Eğer senin yanında hak rağbet görüp revaç buluyorsa etrafını hayır ehli sarar ve o konuda sana yardımcı olurlar…
Kendin için tatlı olanı seç.”
Ölüm Ebu Hazim el-A’rec’e yönelince, arkadaşları ona: “Kendini nasıl buluyorsun Ebu Hazim?” dediler.
Şöyle cevap verdi: “Dünyada karşılaştıklarımızın en kötüsünden kurtulursak, bizi o dünyadan kurtaran zarar vermez.
Sonra şu ayet-i kerimeyi okudu: ‘İnanıp yararlı iş yapanları Rahman sevgili kılacaktır.’”1
Ruhunu teslim edinceye kadar bu ayeti kerimeyi tekrar edip durdu.21 Meryem, 96.
2 Seleme b. Dinar hakkında geniş bilgi için aşağıdaki eserlere bakınız:1. Tabakatu Halife, s. 264.2. Tarîhu’l-Buharî II/78.3. Et-Tarîhu’s-Sağîr, II/47.4. El-Cerhu ve’t-ta’dll, IV/159.5. Hıyletu’l-evliya, III/229.6. Tehzîbu’t-tehzîb, IV/143.7. Tehzîbu Ibn Asakir, VI/216, 228.8. Hulasatu Tezhibî’l-Kemal, 147.