ALLAH VARDIR:
Ulemâ-i meşhûreden şeyh Muhammed Rebhâmî, (Riyâd-ün-nâsıhîn) sahîfe 15.de diyor ki: (Zâd-ül-mukvîn) kitâbında diyor ki, Rûm kayseri, yedinci Abbâ- sî halîfesi Me’mûn bin Hârûna bir haberci gönderdi. Bunun yanında, heybetli, kendini beğenmiş biri vardı. Haberci, halîfeye, (Bu adam dinsiz, kâfirdir. Bir yaratıcı olduğuna inanmıyor. Rûm papasları buna cevâb veremedi. İslâm âlimleri bunu susdurursa, milyonlarca hıristiyanı ve müslimânı sevindirecekdir) dedi. Bağdâd âlimleri, buna ancak Ahmed Nişâpûrî cevâb verir, dediler. Halîfe serâyda, belli gün , ve sâatde âlimlerin toplanmasmı emr etdi.
Nişâpûrî meclise geç geldi ve (yolda, acâ- ib, şaşılacak birşey gördüm. Onu seyr edince, buraya geç kaldım. Dicle kenârın- da gemi bekliyordum. Yerden büyük bir ağaç çıkdı. Sonra yıkıldı, parçalandı. Tahtalar hâsıl oldu. Sonra tahtalar birleşerek, bir gemi oldu. Gemici olmadan, suda hareket etdi) dedi. Rûm kâfiri bu sözleri işitince, yerinden fırladı ve (bu adam deli olmuş. Hiç böyle şey olur mu? Böyle söyliyen, yalancıdır ve buna aklı olmı- ) yanlar inanır) dedi. Nişâpûrî, söze karışarak, (Bunlar, kendi kendine olamayınca, ! yer yüzündeki şaşılacak şeyler, kendi kendilerine nasıl var olur? Bunları yaratan – biri olmadığını söyleyen dahâ ahmak ve alçak olmaz mı?) dedi. Kâfir, (Her şeyin bir yaratıcısı olduğunu şimdi anladım ve buna inandım) diyerek LÂ ÎLÂHE İLLALLAH diyerek müslimân oldu. Böyle bir hâdisenin, imâm-ı Gazâlî zemânın- da da vâki’ olduğu rivâyet edilmekdedir. Halîfe Me’mûn, hicretin 218.ci senesinde vefât etdi,