Kazandığı ile bir türlü huzura kavuşamayan muhteris bir kimse, ölen hayvanlarının ziyan oluşunu bir türlü hazmedemiyor, bunların ölecekleri zamanı önceden keşfedip çaresine bakmak istiyormuş! Bunun için orada bulunan bir Allah dostu veliye:
“Bana duâ et, şu hayvanların dilini öğreneyim…” diye günlerce yalvardığı için veli sonunda duâ etmek mecburiyetinde kalmış. İhtiraslı adam da hayvanların konuştuklarını anlamaya başlamış.
Bir gün kapışırım önünde kedi ile köpeğin konuşmalarım dinlemiş:
Kedi diyormuş ki:
“Benim önüme dökülen ekmek kırıntılarına dokunma. Yatın ağanın ineği ölecek, onun leşini çöplüğe atacaklar. Bolca yer, kamını doyurursun.”
Bunu duyan haris adam, derhal atma biner, ineğini pazara götürüp bir fakire satar. Tabii ölmesi mukadder olan inek bu fakirin elinde ölür.
Ziyandan kurtulmanın sevinci içinde yine kedi üe köpeği dinlemeye devam eden hırslı adam, bu defa da şunları dinler:
Kediye sitem eden köpek diyor ki:
“Hani ya yalancı? Ağanın ineği ölecekti de doyasıya bir et yiyecektim ya?” “Sorma köpek kardeş. Ağa ineği pazara götürüp sattı. O da bir fakirin elinde öldü. Ne ise sen üzülme. Şimdi sıra ağanın atmda. O ölecek. O zaman afiyetle karnım doyurursun.”
Bunu duyan ağa, yine pazarın yolunu tutar ve oldukça değerli bir fiatla atını da satar. Büyük bir sevinç içinde dönüp evine gelir.
“Hayvanların dilini öğrenmek benim için bir fırsat oldu,” diyerek can kulağıyla yine kedi üe köpeğini dinlemeye başlar.
Bu defa köpek öfke üe sorar:
“Kedi kardeş! Beni iyice kandırıyorsun. Hani ağarım ‘atı ölecekti ya?” “Yalan söylemedim. Dediğim doğru. Fakat ağa kurnaz çıkıyor. Ölecek hayvanlarım hep satıyor. Atı da sattı. O da alan fakirin elinde öldü. Ama sana bu defa kat’î bir müjde veriyorum. Ama ağa bundan kaçamayacak. Sen de, ben de tam bir hafta ziyafette krallar gibi yaşayacağız.”
“Neymiş bu müjde çabük söyle de yüreğime bir su serpüsin bari!” “Müjdem şu ki bu hafta içinde ağanın kendisi ölecek. Konu komşu cenazeevine yemekler getirecekler. Ağanın canı için helvalar yapılıp, etler dağıtılacak. Biz de bunların artıklarından yer içer keyfimize bakarız.”
Bunu duyan hırslı adamda müthiş bir panik başlar. Ne yapıp ne edeceğini şaşırır. Malını da, mülkünü de bir anda unutup canı derdine düşer. Bir hamlede soluğu duâsını aldığı velinin huzurunda alır.
“Aman” der, “kedi ile köpeğim böyle böyle konuşuyorlar. Sen bu işe ne diyorsun?”
Allah adamı veli yüzünü buruşturur:
“Sen” der, “malına gelecek felâketlere, belâlara razı olmadın. Kendi kârını başkalarının ziyanında aramaktan çekinmedin. Ölecek hayvanlarını fakir fukaraya sattın. Kendin kâr ettin, onları ise zarara soktun. Halbuki senin canına gelecek belâyı o hayvanlar üzerlerine çekiyorlardı. Sen buna da razı olmadın. Şimdi sen müstehak olduğun âkibetten kurtulamıyacaksm. Bari tevbe ve istiğfar ederek hazır ol…”
İşte hırslı adamın akibeti…