İmam ı Malik Hazretleri büyük bir din âlimidir. İmam ı Azam’dan sonraki sırada yer alan bu eşsiz âlim, bunca ilmine rağmen bazen bilmediklerine de rastlar, “Bunu bilmiyorum” derdi.
Bir gün kendisine gelenler tam kırk sual sordular.
Ne yazık ki, büyük âlim bu kırk sualin ancak ikisine doğru cevap verebildi. Geride kalan otuz sekiz soruyu bilmediğini söyledi. Sual soranlar şaşırmışlardı:
– Ya imam, kırk sualin ancak ikisine cevap verebildiniz, otuz sekizini ise bilmediğinizi söylediniz, bu nasıl olur?
İmam şöyle karşılık verdi:
– Bilmiyorum demek hiçbir zaman âlimin değerini
düşürmez. Aksine defterini arttırır. Sakın siz de şunun bunun tesirinde kalıp, bilmediğinizi bilir görünmeyiniz. Bilmediğini bilir gibi görünüp cevap vermeye kalkışmak cahilliktir. Bilmediğine “bilmiyorum” demek ise, bilgin olmanın işaretidir.
Bağdat âlimlerinden Kasım bin Muhammed de şöyle der.
– Bilmediğim bir suale biliyorum diyerek yanlış cevap vermektense, dilimin kesilmesi daha iyidir. Birçok büyük âlime eriştim, hiç birinin “bilmiyorum” sözünden rahatsızlık duyduklarını görmedim. Onlar bildiklerine cevap verirler, bilmediklerini ise öğrenmeye gayret ederlerdi.
Bir büyük din âlimi kürsüde vaaz ediyordu. Aşağıdan biri bir takım sualler sordu, kürsüdeki âlim de “Bilmiyorum” diye cevap verdi. Bunun üzerine yerdeki adam şöyle dedi:
– Madem bilmiyordun da o yüksek yere niçin çıktın?
Alim şöyle cevap verdi:
– Ben ilmim kadar yükseldim, eğer bilmediklerim kadar yükselecek olsaydım, başımın göğe değmesi gerekirdi,
Siz sİz olun gençler, bilmediğinizi bilir görünmeyin. Yeri geldiğinde “bilmiyorum’ deyin ama, bilmediklerinizi de öğrenmeye çalışın. Olur mu?