BİR KUŞUN MARİFETİ
Mesnevi”de Hazret-i Mevlâna naklediyorlar:
— İki cihanın saâdet güneşi Cenâb-ı Mustafa (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) yücelerden Ezan sesini duydu…
Abdest tazelemek üzere su istedi. O soğuk su ile elini yüzünü yıkadı.. Ayaklarını yıkayıp pabuçlarım giymek üzereyken, evet tam o an, bir kuş gelip pabucunun bir tekim kapıverdi…
O güzel yüzlü, şeker sözlü Rahmet Peygamber, tam pabucunu eline almışken kuş pabucunu elinden kapıver-miştL.
Kuş, birden yel gibi havalandı, pabucu havada tersine çevirdi, içinden bir yılan düşüverdi…
Kuş, bu hareketiyle Allahın Sevgili Resulüne iyilik etmek istemişti. O en hayırlı varlığa bir felâketten Allah ın izniyle kurtarmıştı…
Kuş, sonra pabucu getirip:
— Buyur, namaza git!..
Diye iki cihan Serverinin önüne koydu…
Âdeta bu küstahlığı zoraki yaptım, yoksa benim de edeb ağacından bir dalcağızun var, ben de haddimce edep erkân nedir, bilirim… diyordu..
Kâinatın Efendisi, şükretti de dedi ki:
— Biz, bunu cefa sanıyorduk, halbuki vefanın tâ kendisiymiş. Pabucumu kaptığında canım sıkıldı, gama düştüm. Allah Teâlâ, bize bütün ayıplan gösterdi ama o sırada gönlüm, kendimle meşgul idi…
Kuş dile gelip de dedi ki:
— Sen gafil olamazsın, bu senden uzak.. Ey Mustafa, benim gaybı görmem de şendeki bilginin aksinden… Havadayken pabucun içihdeki yılanı görmem, benim kârım, benim işim değil, senden aksetti bu bana.. Çünkü senin cilan taşlan ayna yapar, senin nûrun demirin gönlündeki pası alıp giderir…