Çocuklarım çok seven bir babaydı. Her sabah erkenden kalkar, camiye koşar, ama giderken de çocuklarını rahatsız etmemeye dikkat ederdi.
Camide Peygamberimizin okuduğu Kur’an’ı huzurla dinler, herkesten sonra çıkardı.
Ne var ki, birkaç gündür, bu halini terketmişti. Sabah namazında Peygamberimiz selâm verince teşbih dualarını ancak yapıyor, okunan son Kur’an’ı dinlemeden aceleyle çıkıp gidiyordu.
Bu alışılmadık hali, birkaç gün devam edince Peygamberimiz yanma çağırıp sordu:
– Sen camiye herkesten önce gelir, yine herkesten sonra çıkardın. Ama görüyorum ki birkaç gündür sana bir hal oldu. Herkesten sonra geliyor, ama herkesten önce de camiyi terkediyorsun. Sanki dışanda acele bir iş yapıyormuş gibi telâşlı bir halin var?
Hem mahcup hem de üzüntülü olan baba, bunun sebebini şöyle anlattı:
– Ya Resülallah! Şimdi hurmaların dallarda olgunlaşarak yerlere düştüğü bir sıcak mevsimin içindeyiz. Komşumun avlusundaki hurma ağaçlarının dallan bizim evin avlusuna sarkmış durumda. Geceleri bu dallardan avluva düşen hurmalar, sabaha kadar çoğalı-yor. Ben sabah namazı için buraya gelirken hurmalar ayaklanma takılacak kadar çoğalmış hisediyorum. Namazdan sonra hemen çıkıp gitmesem, çocuklanm kalkacak, komşumun avlumuza dökülmüş bize haram hurmalannı yiyecekler. Halbuki, ben çocuklanma haram yedirmeyeceğime Allah’a söz verdim. Bu sebeple, namazdan sonra beklemeden kalkıp gidiyorum, çocuklar uyanıp da avluya çıkmadan, dökülen hurmalan toplayıp komşunun avlusuna atıyorum.
Böylece çocuklanm hem haram yememiş oluyorlar, hem de komşuyu rahatsız etmekten rizak kalıyorlar. Acele ile çıkışımın sebebi budur. Peygamberimiz, Ebû’d-Derdâ adındaki bu sahabeyi tebrik etti. Çocuklarına haram yedirmediği için kendisine hayır duada bulundu.