EBU BEKİR VARAK
Can meclisinde mânâ kumaşları elde eden bir Veli… Belh şehrinde otururlardı… Çok Kur”ân okurlar, çok ağlarlar ve Hızır (Aleyhisselâm)”ı görmeği dilerlerdi…
Her gün kabristana gider, gözyaşlarını kuru toprakların üstüne saçardı…
Yine bir gün evinden dışarı çıkmışlardı…
Nur yüzlü biıi yanma sokulup:
— Ey pir, dedi, diler misin bugün seninle olayım?
Ebû Bekir (Kuddise Sirruh) :
— Evet, dedi, isterim!…
O gün nice sohbet ettiler, nice irfan incileri saçtılar. Akşam olunca nur yüzlü pir:
yâ Ebâ Bekir, dedi, bugün seni Kur”ân okumaktan
i Ben nice zamandır arzuladığın Hızır im… Bir saat
Hak ile sohbet eylemek bin yıl Hızır ile oturmaktan daha
Ebû Bekir Hazretleri değirmen taşlan gibi dönmeye ve başına topraklar saçmaya başladı:
— Demek o şendin!…
Fakat Hızır çoktan uçup gitmişti bile…
Ebû Bekir Varak”ın güzel bir oğlu vardı. Bir üstadın elinde Kur”ân öğreniyordu…
Bir gün, benzi sararmış olarak ve titreyerek geldi… O kadar ki, rüzgârların savurduğu kuru yapraklar gibi sararmıştı… Babası:
— Ey yavrucuğum, dedi, sana ne oldu?
Çocuk kara kara gözlerini babasma dikip dedi ki:
— Ey benim babam!… Bugün üstadım bana bir âyet okuttu. Mânâsını işittim, yüreğim korkuyla doldu ve bu hâle geldi…
— Ey oğlum! O hangi âyet?
— Şu âyet:
«O halde, küfre varırsanız, çocukları ak saçlılar hâline çevirecek bir günün (kıyâmetin) azabından kendinizi nasıl koruyacaksınız?»
O nur yumadı çocuk bu âyetin heybetinden yatağa düştü. Çok geçmeden de öldü…
Babası onun kabrine varır, başını topraklara kor şöyle ağlardı *
— Ey Ebû Bekir!… Senin oğlun bir âyet işitti, Allah korkusundan can verdi. Sen Kur”ân-ı Kerîmi hatmedip duruyorsun, ömür günlerin de ölüm kuyusuna yaklaştı. Hiç Allah’dan onun gibi korkmazsın… Vah sana, meğer senin yüreğin taştan daha katı imiş!…
Bir kişi ondan öğüd istedi. Buyurdu ki:
— İki cihanın şerri malın çokluğundandır ve iki cihanın hayn Allahın verdiğine kanaat etmektir!:..