VALLAHİ BEN SENİ SEVİYORUM
Tâbiinden Ebû İdris el-Havlani bir gün Dımeşk mescidine girmişti. Orada güler yüzlü bir genç vardı… Herkes onun etrafında halka halka olmuştu. Bir şeyde ihtilâfa düştüklerinde mes”elenin halli için o temiz canlı gence soruyorlar ve ne derse fikrini kabul ediyorlardı…
Bu nur yüzlü gencin kim olduğunu merak etmişti.
Birine sokulup sordu *
— Ey kardeş, bu genç kimdir?
Ondan şu cevabı aldı
— Muâz b. Cebel’dir!…
Ertesi gün kuşluk vakti yine mescide geldi. Ne var ki, o güler yüzlü genç ondan evvel gelmiş namaza durmuştu… Namazmı bitirinceye kadar kendisini bekledi. Namazı biter bitmez hemen ona sokulup selâm verdi ve dedi:
— Vallâhi ben seni seviyorum!…
Hazret-i Muâz (Radıyallahü Anh) ona tatlı tatlı baktı, yüzünde târifi imkânsız bir ışık geziniyordu:
— Sen, dedi, Allah için mi seviyorsun?
— Evet, Allah için seviyorum!…
— Allah için seviyorsun, değil mi?
— Evet, Allah için seviyorum!…
Bunun üzerine Muâz Hazretleri onun elbiselerinin eteklerinden tutarak kendisine çekti ve dedi:
— Seni müjdelerim. Ben Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) “m söyle buyurduğunu işittim :
“Allâhu Teâlâ buyurdu ki: «Sırf benim için sevisen, benim için meclis kuran, benim uğrumda birbirini ziyâret eden, benim uğrumda bezi ü infak edenler, benim sevgime hak kazanmışlardır.»
_ îşte bütünTiîir saâdet burada yatmaktadır… Allah için vermek, Allah için sevmek, Allah için işlemek…