MECÛSİDEKİ GAYRET
Vaktiyle bir mecûsi vardı… Âdeta ateşin yoldaşıydı… Bu adamın mecûsilikte bileğini bükecek bulunmazdı… Hasılı gayretli bir kâfirdi.
Bir gün canla başla malından sarf edip bir köprü yaptırdı. Din Pâdişâhı Sultan Mahmud, kutlu bir yolculuktan dönerken o köprüye.ulaştı. Yol üstündeki o güzelim köprüyü gördü…
Köprü, güzel mi güzeldi…
Birisine sordu:
— Bu pek güzel bir hayır, kim böyle bir köprüyü yaptırdı ki?…
Dediler ki:
Ey âlem padişahı!… Onu bir mecûsi yaptırdı!…
Gazneli Mahmud hayret etmişti. Hemen orada konakladı ve o mecûsiyi huzuruna çağırttı:
— A adam, dedi, sen bir iş yapmışsm ama, sanınm iman ehline düşmansın. Gel de bu köprüyü ne kadar altın harcadı isen tamamiyle sana ödeyeyim… Çünkü sen âteş nâmına bu iyiliği yapmadasın. Dinin olmadıkça bu köprüden ne fayda var sana?…
Mecûsi başını yükseklere kaldırıp dedi ki:
— Ne satarım, ne de karşılık olarak para alırım.
Sultan onu bir hayli zorladı ise de mecûsi inat ediyordu. Nihayet onu zindana attırdı. Zindan derdi raecû-slnin derdine bir dert daha kattı. Bir gün Padişaha haber gönderdi: .. . – ..
— Gönlüm yerlere döşendi, gel de tam bir değer biçerek köprüyü al!…
Sultan buna pek sevindi. Bir bölük halkla köprüye gitti. Padişah, birçok kişiyle oraya varınca o uyanık me-cûsi, köprü üstünde durdu. Dedi ki:
— Ey Padişahım!… Şimdi bu köprünün değerini sen benden dile bakalım!…
Kendimi bu köprü başında helak edeyim de, öbür köprü başında karşılığım sana vereyim!…
Ey yüce Pâdişâh, bak da gör… işte köprünün değeri!…
Bunu der demez kendini suya attı, su onu aldı götürdü. Caniyle başiyle oynadı âdeta…
Canına, başma kıydı da yine bâtıl dininden dönmedi… Bir ateşe tapan, dinine ziyan gelmesin diye kaldırdı, kendisini suya attı…
Fakat sen Müslümansın ama Müslümanlık için öyle bir gayretin yok. Bir kâfirde bile böyle gayret olursa, senin nasıl olman gerek…