ÖLDÜM, EY ALLAHIN RESULÜ!…
Âlemlerin ve Âdemlerin yaratüışına sebep olan Ce-nâb-ı Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), her düşkünün elinden tutar, her dertlinin derdine devâ olurdu…
Herkes, ama herkes hiç çekinmeden derdini ona söyler. O da her düşküne imdat eylerdi…
Şimdi hâli görünüz… Ebû Hüreyre (Radıyallahü Anh) den:
Bir gün Nebiyyi Zişamn mübarek huzurunda otururken bir adam geldi ve dedi
— Ey Allahın Resûlü, öldüm!… (Helâk oldum, imdat eyle)!…
Rahmet Peygamber sordular:
— Mâleke? = Sana ne oldu ki (ölüyorsun) ?
Adam yaralı keklikler gibi çırpınarak:
— Ey Allahın Resulü, dedi, oruçlu iken zevceme yaklaştım!…
(Cenâb-ı Hakkın Aziz Peygamberi şefkat ve merhamet nazarlarını ona dikti) :
— Sen, dedi, âzâd edecek bir köle bulabilir misin?
— Bulamam, ey Allahın Resûlü!…
— Öyle ise (bunun cezası olarak) iki ay zincirle^ oruç tutmağa gücün yeter mi?
— Gücüm yetmez. (Hem ben bu felâkete oruç sebe. biyle uğramadım mı?)
— Altmış yoksulu doyurmak yolunu da bulamaz mı.
sm?
Adam buna:
— Hayır, ey Allahın Resûlü, dedi, bulamam!… (Hem bende öyle bir imkân ne gezer)…
Herkes bu hâdisenin nasıl noktalanacağını merakla bekliyordu. O an Nebiyyi Zişana içi hurma dolu bir zenbil getirildi… Allahın Şerefli Peygamberi sordular:
— Eynessâilü s= Hani sâil nerededir?
Adam derhal:
— Benim, ey Allahın Resûlü, dedi, ayağa kalktı!… Sonsuzluk Nebisi emir buyurdu:
— Bu hurmayı al,.yoksullara sadaka et!…
(Adam öyle bir edâ ve öyle bir safiyetle çırpınıp dedi
ki) :
— Benden fakir bir yoksula mı vereceğim, ey Allahın Resûlü?
— Evet, bir yoksula!…
— Allah”a yemin ederim ki, Medine”nin kara taşlı iki nahiyesi arasında benim ailemden daha fakir bir âile yoktur…
Adamın bu sözleri Kâinatın Efendisini güldürdü. O kadar tatlı bir hazla tebessüm ettiler ki, mübârek dişlen inci gibi pırıltılar saçarak gözüktü…
Sonra da ona şöyle buyurdu:
_Haydi bu hurmayı (al), âilene yedir!. (*)
Rahmet Peygamberin bu türlü güler yüz ve şefkat göstermesi, en yüksek bir fazilet ve muâvenet