Büyüklerden biri, bal alıp satarmış. Böylece mânevi durumunu halkın nazarında gizler, kendini bal alıp satmakla meşgul biri şeklinde gösterirmiş.
Bir gün, müşterilerinden tüccar bir şahıs huzuruna gelmiş. Sohbet sırasmda şöyle bir iltifatta bulunmuş:
– Bazen rahatsızlanıyorum. Karnımda bir sancı oluyor. Bir-iki kaşık bal yersem rahatsızlığım gidiyor, huzur buluyorum. Geçenlerde yine bir rahatsızlık oldu. Sizden aldığım baldan iki kaşık yedim, hamd ü senâlar olsun hemen iyi oldum.
Bal satan muhterem zat, bu İltifata şöyle bir nükteyle cevap vermiş:
– Bir şeyhin müridlerinden biri, şeyhine güzel bir teşbih hediye etmiş, kullanmasını arzû ettiğini ifâde etmekten de geri kalmamış. Şeyh Efendi ise, teşbihi çekm ecesine atmış. kaybolmasını önlemeyi düşünmüş. Fakat her ne zaman müridi ziyaretine gelmek isterse, çekmeceden teşbihi çıkarır, kullanmaya başlarmış.
Bunu gören bir başka müridi:
– Efendi Hazretleri, demiş, siz de mİ gösteriş yapıyorsunuz? Teşbih sahibi gelirken hemen çekmeceden teşbihi çıkanp yanında kullanmaya başlıyorsunuz?
Şeyh Efendi şöyle cevap vermiş:
– Benim yaptığım gösteriş değildir. İslâm edebidir. Zira hediye sahibinin yarımda hediyesini kullanmak onu sevindirir, memnun eder. İslâm edebinde bu böy-ledir.
Bal satan zat, böylece, kendi yanında sattığı balın sıhhate vesile olduğunu söyleyen alıcı zatın da. bir İslâm edebini yerine getirmiş olduğunu, zarif bir nükteyle nazara vermiş.