Geçmiş zaman içinde vilâyetin birinde gayet azametli bir vali varmış. Burnu Kaf dağında dolaşır, küçük dağlan yarattığını sanır, yanma her babayiğit varamazmış.
Günlerden bir gün, vali hazretleri çarşıyı teftişe çıkmış. Zavallı esnaf ürkeklik içinde, vilâyetlerinin en büyük adamı dükkânlarının önüne geldiği vakit, yüzüne bakmaktan bile korkarak başlan önde, yerlere kadar eğilerek karşılarlarmış. Vali ise hayatından fazlasıyla memnun… Her adım atışında sanki yer sarsılıyor, ağzını her açışta sanki gök gürlüyor, her bakışında sanki şimşek çakıyor… Derken yanındakilerle birlikte Demirci Ali Ustanın dükkânının önüne gelmiş. Ali Usta çarşının sevgilisidir. Ömründe kimsenin kalbini kırmamış, ağzından kötü bir söz çıktığım kimse duymamıştır. İyiliğin, alçak gönüllülüğün ve faziletin temsilcisidir.
İşte böyle bir Ali Usta, vali hazretlerini görünce hiç yüz vermez, kılını bile kıpırdatmaz. Çevredekiler gördüklerine inanamamışlar, hatta Ali Usta adına korkmuşlar da. Vali müthiş öfkelenmiş. Gözü dönmüş, her tarafı titremeğe başlamış.
“Bu ne terbiyesizlik! Beni tanımıyor musun sen! Kim olduğumu bilmiyor musun benim?..”
Ali Usta gayet sakin. Sevimli yüzünü güzelliğinin sımna ulaşılmaz bir tebessüm aydınlatır. Saf saf sorar:
“Tanımıyorum! Kimsin sen? Necisin?..”
Valinin öfkesi biraz daha artar:
“Şu münâsebetsizliğe bakın hele. Ben bu şehrin valisiyim! Beni hiç görmedin mi, duymadın mı?”
Ali Usta kendini hiç bozmaz, tavnm değiştirmez. Sormağa devam eder: “Vali olduğunu öğrendim. Allah muvaffak etsin. Ama ömrünün sonuna kadar hep böyle kalacak değilsin ya. Sonra ne olacaksın?”
Azametli vali hazretleri birden duraklar, şaşırır… Sonra ne olacak? Umutla-n gelir akima. Hayallerini hatırlar. Artık öfkesi azalmış, sesi yumuşamağa başlamıştır.
“Sonra ne olacak mışım!.. Sana ne. Allah izin verir, padişah efendimiz de münasip görüp ferman buyurursa elbette vezir olacağım.”
“Diyelim ki vezir oldun. Ya daha sonra ne olacaksın?”
Vali hazretlerinin azameti sarsılır, çevresine şüpheyle bir göz gezdirir. Vezirliğin sonunu düşünür. İçi hızla titrer.“He sorup durursun efendi. Vezirlikte çok büyük bir başarı sağlarsam belki, sadrazam olurum.”
“Diyelim ki sadrazam yaptılar seni. Ya daha sonra ne olacaksın? Dur, söylemeğe dilinin varmadığını ben söyleyeyim. Talihin yardım ederse bir gün pâdi-şahlığa bile yükselebilirsin. Ya ondan sonra ne olacaksın?”
Vali hazretleri düşünür, taşımr, dudaklarından ister istemez şu kelime dökülür:
“Hiç!..”
Ali Ustanın muhteşem dersi, insan oğlunun kader kitabında unutulmaz bir sayfadır.
“Ey insafsız adam! Dinle, sana kendimi tanıtayım. Ben, hiçim. Senin o kadar zahmetten sonra ulaşabileceğin mertebeye şimdiden ulaşmışım!..”