HÜDHÜD’ÜN FİKRİ
Süleyman Aleyhisselâm’a hem dünya, hem de âhi-ret saltanatı verilmişti.
Dünyadaki saltanatı, çok zengin oluşu, insanlardan başka cinlere de hükmedişi, hattâ hayvanlara bile hâkim oluşuydu. Onun yarımda kurtlar, kuşlar itâatli birer hizmetçi gibiydiler. Ne emrederse hemen yerine getirirler, ne isterse derhal yaparlardı.
Bir gün bir melek elinde bir bardak su ile geldi ve şöyle dedi:
– Ey insanların ve diğer canlıların sultanı, şu elimdeki suyun adına (âb-ı hayat) denir. Bunu içersen çok uzun ömürlü olacaksın, asırlarca yaşama imkânına kavuşacaksın. Nice kavimler ölecek, yerlerine yenileri gelecek, ama sen hepsinin zamanında da ömür sürecek saltanatta olacaksın. Yeter ki bu su’dan iç!
Süleyman Peygamber düşünmeye başladı:
– Ben bu söylediklerini, kuşlan toplayıp bir istişa-
re edeyim de sonra kararanı bildireyim, dedi.
Bir gün bütün kuşların hazır bulunduğu bir sahrada durumu anlattı:
– Bana, dedi, bir melek âb-ı hayatı getirdi. İçersem çok uzun zaman yaşayacak, asırlarca saltanat sürecekmişim, ne dersiniz, âb-ı hayattan içeyim mi?
Hepsi de sevinçle cevap verdiler:
– İçiniz efendim, içiniz de, asırlarca muammer olunuz.
Ancak o sırada Hüdhüd kuşu yoktu. Müzakere bittikten sonra, uçarak gelip dağılmak üzere olan kuşla-nn araşma kanştı. Onun yeni gelişini gören Süleyman | Aleyhisselâm:
– Bakın, dedi, bir kardeşiniz istişarede yokmuş. Bir de Hüdhüd’ün fikrini soralım, belki ufkumuzu genişletecek görüş ileri sürebilir.
Durumu ona da anlattı. Hüdhüd yavaş yavaş konuşurdu. Fakat bu sefer heyecanla ve aceleyle konuşmaya başladı:
– İçmeyiniz efendim, âb-ı hayattan içmeyiniz!
– Neden içmeyeyim, sebebini de söyler misiniz?
– Neden olacak Efendimiz, siz bu sudan içinde asırlarca yaşayacaksınız, ama sizin emsâl ve akranlarınız ölmüş, bu âlemden göçmüş olacak. Emsâl ve akranlarınızın hepsinin de ölümlerinin acısını tadacak, aranızdan aynlışımn ıstırabını duyacaksınız. Sonra yeniden dost ve emsâller edineceksiniz. Onlar da bir müddet sonra ölümü tadacak, aranızdan ayrılacak. Siz, onların da ölümlerinden acı duyacak, üzüntü hissedeceksiniz. Bu nasıl bir hayat ki, daima emsâl ve akranlarınız durmadan ölüp gidecek ve siz de durmadan onların ölümlerinin acısını tadacak, hasretini hissedeceksiniz?
Düşünmeye başlayan Süleyman Aleyhisselâm dağılmak üzere olan kuşlara sordu:
– Ne dersiniz, kardeşiniz Hüdhüd’ün söylediklerine?
Hep birlikte cevap verdiler:
– İştirak ediyoruz, kardeşimiz Hüdhüd bizden isabetli görüş ileri sürdü. Kararımızı onun işaret ettiği şekilde düzeltmemiz gerekir.
Süleyman Aleyhisselâm âb-ı hayat getiren meleğe seslenip kararım bildirdi:
– Âb-ı hayatı içmekten vazgeçtim, herkes gibi zamanı gelince ölmeyi daha hayırlı olarak görüyorum. Az yaşa çok yaşa, âkıbet ölüm gelecek başa.. Al götür âb-ı hayatım. Herkes gibi sınırlı ömür yeter bana.
Kuşlar uçup dağıldılar.Süleyman Aleyhisselâm da oradan ayrılıp köşküne gelirken yolda bir gence rastladı. Gencin derdi büyüktü. Diyordu ki:
– Ey Allah’ın Resûlü, dedem çok yaşlandı, ekmeğini yiyemiyor, suyunu içemiyor, hacetini de kendi başına defedemiyor. Âile halkımız ona hizmette kusur etmemek için çırpınıyorsa da, tahammülleri bitti, tâkat-leri tükendi. Ne olur, bir dua et de, derdimize bir çare bulunsun…
Süleyman Aleyhisselâm ellerini açıp şöyle dua etti:
– Yâ Rab, erzel ömürden sana sığınırım. Bana ve başka bir kuluna erzel ömür verme, ele düşecek hale gelince emanetini kolaylıkla kabz eyle. Bu, yaşamaktan daha güzeldir.
Bu sırada koşa koşa biri gelip gencin kulağına fısıldadı:
– Yaşlı deden hakkın rahmetine kavuştu. Evden seni istiyorlar.