İMAN NE, İHSAN NE?
Allahın Resulü çok kerre sahabilerinin arasında oturur, onlara buraların ve ötelerin en ince hikmetleri üzerine söz ederdi… Bazan da geçmiş ümmetlerin ibretli kıssalarım anlatırlardı… Bir gün yine sahabileriyle beraberdi…
Sahabîler, o kutlu, o kokusu güzel Nebinin çevresinde halka halka olmuşlardı… Aniden, elbisesi beyaz, saçı simsiyah bir adam çıkageldi. Üzerinde yolculuk eseri de görülmüyordu, onu tanıyan kimse de yoktu…
Bundan sonrasını Hazret-i Ömer (Radıyallahü Anh) den dinleyelim…
Hak ve adalet Güneşi Hazret-i Ömer şöyle anlatıyor:
— (O zat) doğru Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ‘in yanma oturdu; ve dizlerini onun dizlerine dayadı… Ellerini de uylukları üzerine koydu ve dedi:
— Yâ Muhammedi. Bana Islâmm ne olduğunu haber ver!..
Allahın Sevgili Resûlü buyurdular ki:
— İslâm: Allah”dan başka İlâh olmadığına, Muham-med”in de Allah”ın Resûlü olduğuna şehâdet etmen; namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman ve yol (külfetleri) cihetine gücün yeterse Beyt’i (Kabe”yi) hacc etmendir…
O zat:
— (Evet) dedi, doğru söyledin!..
Biz buna hayret ettik. ” (Zirâ) hem soruyor, hem de (doğruluğunu) tasdik ediyordu…
(Sonra şöyle dedi) :
— Bana imandan haber ver. (îman nedir?) Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki:
— Allah’a, Allah”ın Meleklerine, kitaplarına, Peygamberlerine ve âhiret gününe inanman, bir de kadere; haynna şerrine inanmandır!.
O zat (yine Nebiler Sultanını tasdik ediyordu) :
— S adak te = Doğru söyledin, (ey Allahın Resûlü)!.. Bana ihsandan haber ver!..
Kâinatın Efendisi buyurdular ki:
— «Allah”a: O”nu görüyörmüşsün gibi ibâdet etmendir. Çünkü her ne kadar sen O’nu görmüyorsan da O seni muhakkak görür!.»
— (Peki, Ey Allahın Resûlü), bana kıyametten haber ver.
Bu suale karşı Kâinatın Fahrî şöyle buyurdular:
— Bu mes”elede sorulan sorandan daha âlim değilidir…
— O halde bana onun alâmetlerinden bâri haber ver. (Onun alâmetleri nelerdir?)
Cenâb-ı Peygamber (Sallâllahü Aleyhi ve Sellem) dediler ki:
— Câriyenin kendi sâhibesini doğurması ve yalın ayak, çıplak, yoksul, koyun çobanlarının bina yapmakta birbirleriyle yanş ettiklerini görmendir…
Bütün bu sual ve cevaplardan sonra o yabancı kişi çıkıp gitti. Nihayet Allahın Resûlü bana:
— Yâ Ömer, dedi, o sual soran zâtın kim olduğunu biliyor musun?
Dedim ki .:
— Allahü ve Resûlühü a”lemü = Allah ve Resûlü bilir!..
Buyurdular ki:
— Gerçekten o Cibril”i (Emin) di. Size dininizi öğretmeye gelmiş… (‘)
Nebiler Sultanına sahabileri hep: Ey Allahın Resûlü, diye hitap ederlerdi… Edep ölçüsü bunu iktiza ediyordu.. Dikkat edilirse Kur”ân-ı Kerim”de hiçbir yerde Peygamberi Zişana «Yâ Muhammedi» diye hitap edilmez.. Diğer Peygamberlere ise «Yâ Musa, Yâ İsa!» gibi has isimleriyle emir buyurulur…
Cibril”in «Yâ Muhammedi» diye hitap etmesi kendisini kaba göstererek bildirmemek içindir. Tıpkı bir çöl bedevisi gibi kaba davranarak kendisini gizlemek istemiştir…