Hanımının güzel huylu olmasını isteyen, önce kendisi güzel huylu olmalıdır! İnsanlarla iyi geçinmek için önce onlara güzel ve tatlı söz söylemek, sonra da elden geldiğince iyi ve nâzik davranmak gerekir. 21. yüzyılın en tartışmalı kurumlarının başında gelen evlilik, günümüz yaşam şekline uygun mu? Onu’da siz karar verin. Lakin gelin beraber şu hikayeyi bir okuyalım uygun mu değil mi siz karar verin.
Peygamber Efendimiz’in ortaya koyduğu ölçüye göre insanların en hayırlısı, aile fertlerine karşı iyi davrananlar, onlarla iyi geçinenlerdir.
Konuyla ilgili olarak diğer bir hadis-i şerifte Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurur:
“Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürünüzden sorumlusunuz. İmam (devlet başkanı) çobandır ve halkından sorumludur. Erkek ailesinin çobanıdır ve ailesinden sorumludur. Kadın, kocasının evinde çobandır, o da evinden sorumludur. Hizmetçi, efendisinin malından sorumludur ve koruması istenen şeylerden sorumludur.(Buhari,Ahkam)
Araplann ileri gelenlerinden İmran bin Hattan, sureti de sireti de kötü biriydi. Ona herkes dayanıp tahammül edemezdi. Ama onun tam aksine hem suret hem de siret güzelliğine sahip olan hanımı beyinin bütün kötü huylarına sabrediyor, bir geçimsizlik sinyali vermeden aile hayatını hem de mutlu şekilde sürdürüyordu.
Bir gün İmran bu zıtlığı düşündü, sonra kendi kendisine söylendi:
– Hanımım ne kadar sabırlı biridir. Benim gibi hem suret hem de siret çirkinliğine maruz birisiyle bir zorluk çıkarmadan hayatını sürdürmeye razı oluyor. Hiç de şikayetçi olmuyor… Benim gibisine düştüğü için yazık oldu bu hanıma.
Hanımı bu sözleri duyunca hemen karşılık verdi; ama nasıl?
– Bey dedi. Sen hiç üzülme. Sen öylesin ben böyleyim; ama bu zıtlıklar ikimizi de cennete götürecektir. Bizi cennete götürecek bir hayata niçin razı olmayayım?
İmran sordu:
– Nasıl olacak da senin gibi iyi biriyle benim gibi kötü biri de cennete gidecek?
Şöyle izah etti hanımı:
– Sen benim gibi iyi bir hanıma sahip olduğun için şükrediyorsun. Ben de senin gibi kötü birine düştüğüme kaderime razı oluyor, sabrediyor, iyi geçiniyorum. Böylece sabredenlerle şükredenlerin gideceği cennete ikimiz de birlikte gitme liyakatim elde etmiş oluyoruz. Bunun için ben bu hayattan şikayetçi olmuyorum.
Olayı anlatan zat diyorki:
– Dünya bir yana, böyle kültürlü hanımlar bir yana!..
Bu anlayışa ne dersiniz?
Aslında bu düşünüş Peygamberimiz (sav)’in hadisindeki mümin tarifine üpa tıp uyan bir düşünüştür. Efendimiz (sav) mümini tarif ederken, şöyle buyurmuştur:
– Hayret edilir müminin haline. O sevimli bir durumla karşılaşırsa şükreder, cenneti kazanır. Sevimsiz bir durumla karşılaşırsa sabreder, yine cenneti kazanır. Böylece mü’min her iki hali de hakkında hayra çevirir…
Sahabeden sonraki devirde çok kuvvetli bir İslâm kültürü etkisi görülüyor. Beyler de, hanımlar da bu köklü kültürün tesirinde kötülüklerden korunuyorlar.
Nitekim arz ettiğim bu misalden başka bir misali de görmekteyiz bu devrenin hanımlarında. Bunu da meşhur tasavvuf büyüğü Asmai anlatıyor:
Hanımın birine komşusundan şöyle bir laf dokundurması gelir. Seviyesiz komşu şöyle söylenir:
– Bu hanımın da kaderi yokmuş ki böylesine kötü bir adama düşmüş!
Bunu hoşa giden bir iltifat olarak görmeyen hanım şu karşılığı vermiş:
– Ne biliyorsun benim beyimin kötülüğünü? Şayet Allah (cc)’a hoş gelen bir ameli olmasaydı Rabb’im beni ona nasip eder miydi? Benim de Allah (cc)’a hoş gelmeyen bir amelim olmasaydı onu da bana kısmet eder miydi? Allah (cc) her tasarrufunda isabet vardır, hiçbirinde zulüm ve yanlışlık yoktur.
Hanım, bundan sonrasını şöyle tamamlar:
– Sen ne kötü komşuymuşsun ki kadere karşı geliyor, yuvamızı yıkacak sözler söylüyor, şeytani telkinlerde bulunuyorsun?… Kadere isyana teşvik ediyorsun bizi.
Evet böyleleri için söylüyorlar meşhur sözü:
– Dünya bir yana, böyle kaderine razı olan hanımlar bir yana.