KÖLENİN NAMAZI
Bir beyin Sungur adında bir kölesi vardı. Namaza düşkün biriydi, bey de beynamazdı…
Bey bir gün hamama gitmek lüzumunu duydu, seher çağı, kölesine:
— Ey Sungur, dedi, uyan, başını kaldır. Hamam tasını, peştemalı, havluyu al da hamama gidelim, haydi!…
Ve derhal yola koyuldular. Yolda bir mescid vardı. Ezan da okunmaktaydı. Sungur ezan.sesini duydu… Yüreği yuvadaki yavru güvercinler gibi titredi. Çünkü namazı pek seviyordu…
Dedi ki : — Ey kuluna iltifatlarda, ihsanlarda bulunan beyim… Sen şu dükkânda birazcık otur da ben namazımı kılıvereyim!…
Bey dükkânda oturdu, Sungur camiye koşup imamla namazı kıldı. Kıldı ya, imam ve cemaat çıktığı halde Sungur kuşluk çağma kadar içeriden çıkmıyordu…
Bey bir zaman bekledi, ne var ki, yine de Sungurda bir hareket yoktu…
— Sungur, niye dışarı çıkmıyorsun?
Diye seslendi… Sungur içeriden:
— Âh efendim, dedi, koyuvermiyorlar. Birazcık daha sabret, şimdi geliyorum… Unutmadım!…
Bey tam yedi kere seslendi; bekledi, bekledi… Nihayet Sungurun bu cilvesinden usandı, âciz kaldı, sabn, karan elden gitti…
Sungur, beyin her seslenişinde:
— Efendim, diyordu, dışan çıkacağım ama daha koyuvermiyorlar! …
Bey fena halde öfkelenmişti, avaz avaz bağırdı:
— Yahu mescidde kimse kalmadı, koyuvermeyen kim? Seni orada kim tutuyor?
Sungur söz kılıcım sıyırdı da dedi ki:
— Seni dışarıdan içeriye sokmayan yok mu? İşte beni de içeriden dışan çıkarmayan o!…
Evet, çok kimseler vardır ki, cami kapısından içeri adımını atamazlar. Sanki görünmez bir el onların ayağına kahır zincirini bağlayıvermiştir…