Lokman Hekim vefatından önce oğlunu çağırıp bir nasihatta bulunmak istemiş. Genç ve tecrübesiz oğul, her ne kadar nasihata ihtiyacı olmadığını belirtmek istemişse de tecrübeli baba:
– Oğul, çok değil, sadece şu iki nasihatimi dinle., diyerek anlatmış:
– İşte ben gidiyorum, artık hayatını bensiz yaşayacaksın, karşılaşüğııi hâdiselere bensiz çare bulacaksın. Dikkatli ol, başını derde sokmamaya gayret et. Bunun için iki şeyi hiç unutma: Biri, insan kıymetini bilmeyenden borç alma, İkincisi de hiç kimseye sırrını açma.
Aradan zaman geçmiş, Lokman Hekim vefat etmiş. Oğul bu iki nasihati kıymet verilecek söz olarak görmemiş. Ama babasının Lokman Hekim olduğunu hatırlayarak bir tecrübe yapmayı faydalı görmüş. Gidip sonradan görmüşün birinden bir miktar borç para istemiş. Parayı hemen veren adam:
– Borcunu ödemek için acele etme, mühim değil! diyerek de teminatta bulunmuş.
Bunun arkasından da, bir koyun kesip çuvala koyarak eve getirmiş, gecenin karanlığında hanımına teslim etmiş:
– Aman hanım, kimselere söyleme. Aramızda sır olarak kalsın. Elimden bir kaza çıktı, kavgaya tutuştuğum birini öldürdüm, cesedini bir yere saklayıver!
Kadm hemen evin mahzenine kanlı torbayı indirmiş.
– Sen hiç üzülme, benden sır çıkmaz, cesedi burada çürütür, kimseye sezdirmeyiz, demiş.
Onun sabahında kadınla basit bir şeyden münakaşa etmişler. Kadm feryadı basmış:
– Komşular, yetişin bu katil adamdan beni kurta-Frın, evin mahzeninde öldürdüğü adamın cesedi beklerken benimle kavga ediyor.
Bir anda evin önü insan kalabalığıyla dolmuş. Bir de bakmış ki, borç aldığı adam da başucunda. Teklifi şu:
– Sen bir adam öldürmüşsün. Şimdi cesedi sakladığın yerden çıkaracak, seni de öldürecekler. Çabuk paramı ver. Ölmeden paramı almış olayım. Mirasçılarından alıp almayacağım şüpheli.
Yalvarmaya başlamış:
– Sevgili arkadaşım, ben canımla uğraşıyorum, bak öldürüleceğimi sen de söylüyorsun. Hayatımın bahis-mevzuu olduğu anda üç kuruşun sözü mü olur, hele bir bekle bakalım?
İnsan kıymetini bilmeyen sonradan görmüş adam
ısrar etmiş:
– Bana ne senin ölümünden. Ben paramı isterim, paramı. Sen paramı ver de gerisine bakma. İster öl, ister hapsol, bana ne?
Alacaklıdan dönüp hanımına yalvarmaya başlamış:
– Hanım gel, iddiandan vaz geç, şaka yaptım de. Yoksa beni öldürecekler!
Kızgınlığı henüz geçmemiş olan hanım:
– Hele zalime bak. Bana yaptıkların yetmiyormuş gibi, şimdi bir de başkalarına yaptığını gizletmek istiyorsun değil mi? diye bağırmaya başlamış.
Böylece bir yanında alacaklı, bir yanında da polis beklediği sırada itiraf etmiş:
– Ceset şu mahzende, merdivenin altındaki çuvalın içindedir, çıkarın da rahmetli babamın nasihatinin ne kadar doğru olduğunu göstersin.
Mahzendeki kanlı çuvalı çıkaranlar bir de bakmışlar ki, içinde kesilmiş vaziyette bir koyun..
Herkes hayrette iken ellerini açıp dua etmeye başlayan oğul, şeyle yalvarmış:
– Ey benim hikmetli konuşan babacığım, sen daima doğru şeyler söylermişsin, ama ben idrâk etmezmişim. Beni cilveyle. İşte bugün fiilen söylediğinin haklılığım gördüm. İnsan kıymetini bilmeyenden borç iste-memeli, hiç kimseye de mühim sır vermemeliymişim.