Nasrettin hoca’nın hayatı ve fıkraları hala aklımızda ve gönüllerimizde yaşamaktadır. Bu nedenle bu gün sizler için Nasrettin hocanın bu kediyse et nerede? masalını derledik. Umarım sizler’de okuduğunuzda eğlenir ve güzel bir ders çıkarırsınız.
1208 yılında doğmuş 1284 yılında Akşehir’de vefat etmiştir. Türbesi Akşehir’de olup Selçuklular devrinde yaşamıştır.
Bu Kediyse et nerede?
Nasreddin Hoca’nın canı bir gün yahni ister. Kasaba gidip iki kilo et alır, eve gönderir. Hocanın karısı, yahniyi pişirirken komşuları çıkagelir. Misafire ikram edecek başka şeyi olmadığından yahniyi pişirip, komşularına ikram eder.
Akşam olup da evine yorgun argın dönen Hoca, yahninin özlemiyle sofraya kurulur. Biraz sonra karısı Hoca’nın önüne bir tabak bulgur pilavı koyar. Hoca kızar:
_ Hatun, hani bizim yahni? Karısı, misafire ikram ettiğini söylemeye cesaret edemez.
Hiç sorma efendi! Senin gönderdiğin eti kedi yedi, der. Hoca sofradan kalkar. Kediyi tartar. Kedinin zayıflıktan bir deri bir kemik ve açlıktan bitkin halde olduğunu görür.
Bir karısına, bir kediye bakar.
Hatun, gerçekten eti bu bizim kedi mi yedi? diye sorar. Karısı:
– Evet Efendi! Bu utanmaz kedi yedi, der.
Hoca, koşarak el terazisini getirir. Terazinin bir gözüne kediyi, öbür gözüne kilogramları koyar. Kedi tam iki kilo gelir. Hoca karısına bakarak:
– Bak hatun! Şu gördüğün bizim kedi tam iki kilo geldi. Aldığım et de iki kiloydu. Bu tarttığım kedi ise, et nerede? yok bu tarttığım et ise, kedi nerede? diye sorar.
Nasreddin Hoca, gerçekçi ve her zaman lafın doğrusuna taliptir. Kendisi karşı tarafı rencide etmemek için saf görünür. Fakat nükteleriyle aldatma ve yalanlara kanmadığını ispatlar.
Hoca’nın hoşgörüsüne diyecek yoktur. Son derece affedici ve hoşgörülü bir insandır. Ama hiçbir zaman aptal yerine de konmak istemez. Yani her şeyin farkındadır. Hanımının sözlerine kanmadığını kendi esprili üslubuyla göstermiştir.