İbrahim Peygamber çok mu çok zengindi. Malının mülkünün hesabını bilmiyordu. Bu sebeple de misafiri çok seviyor, misafirsiz yemek yemiyordu.
Birgün öğle yemeğine hazırlanıyordu. Ama hâlâ misafir yoktu. Geleceğe de benzemiyordu.
Derken ufukta bir toz duman yükseldi. Az sonra atlarına binmiş, puta tapan insanlar çıka geldiler.
İbrahim Peygamber düşünceye daldı. Bunlar müs-lüman değillerdi. Yine de evine buyur etti. Hep birlikte atlarından inip eve girdiler. Yemeklerini yeyip kannla ruıı doyurdular.
Artık atlarına binip, gitmeyi düşünüyorlardı, tçle* rinden biri arkadaşının kulağına eğildi.
– Bu zat bize büyük misafirperverlik gösterdi, diye fısıldadı. Çok memnun olduk Biz de ona bir iyilikte bulunmalıyız ki İyiliğe iyilikle karşılık vermiş olalım,
Sonra İbrahim Peygambere döndü:
– Efendi Hazretleri, bizi mahçup edecek derecede misafirperverlik gösterdiniz. Çok memnun olduk. Bîr istemini/ varsa, buyrun. Ne emredersiniz?
İbrahim Alevhisselâm yumuşak bir sesle karşılık verdi:
– Sizden tek isteğim var, onu yerine getirirseniz çok memnun olurum.
Hep birlikte cevap verdiler:
– Hay hay buyurun, hemen yerine getiririz.
– Şimdiye kadar elinizle yaptığınız putlara taptınız. Bir defa da şurada Allah’a secde ediniz. O’na ibadette bulununuz. Sizden başka istediğim yoktur.
Homurdanmalar başladı. Konuşmalar uzadı. Derken kendi kendilerine karar verdiler. “Canım bir defa secdeye kapanmakla ne olacak. Dışımızdan secde eder, içimizden yine aynı inancımızı taşırız.”
Hep birlikte Allah’a secde ettiler. Bu sırada İbrahim Alevhisselâm ellerini açıp şöyle duâ etti:
– Ya Rab. ben kalıplarını secdeye yatırdım, kalplerine gücüm yetmez, sen de kalplerine secde ettir.
Allah, İbrahim Aleyhisselâmın bu gönülden dileğini yerine getirdi.
Secdeden kalkınca hep birlikte şunları söylediler:
– Lâilahe illallah, İbrahim Nebiyyullah,
Yani, Allah birdir, Hazreti İbrahim Onun Peygamberidir.