RUHA DÜŞEN AŞK ATEŞ!
İmâm Şiblî Hazretleri dervişleriyle beraber hacca gidecekti. Ne var ki, dervişlerine ayakkabı alabilmesi için bin dirhem gerekiyordu. Genç bir hıristiyan bu hâle vâkıf oldu ve hemen Şibli Hazretlerinin huzuruna can attı:
— Ey zamanın şeyhi, dedi; beni de beraberinizde götürürseniz bu parayı size veririm!…
Şibli tatlı tatlı gülümsedi ve dedi:
— Ey civanmert, sen haccm şartlarını haiz değilsin
ki
Genç adamın gönül kuşu çırpmıyordu:
— Peki dedi, sizin kafilenizde hiç yük merkebi yok mu? Bu yolculukta beni de bir merkep yerine koyunuz!…
Genç hıristıyanın bu sözü şeyhin hoşuna gitti ve onun da hacılar kafilesine girmesine râzı oldu…
Bağdat’tan Kâbe istikametinde yola koyuldular. Çöllerde, fıkırdayan güneş altında mukaddes beldeye doğ-ru fidiyoriardı. Şibli ona sokulup sordu:
Ey can, hâlin nicedir?
Genç adamın yüzünde görülmemiş bir ışık pırıldadı:
— Ey âlem şeyhi, dedi, sevinç ve saadetten gözüme uyku girmiyor!…
Nihayet kıvrım kıvrım uzayan yollar bitmiş, Allah evi Kâbe”ye varmışlardı… Ne var ki, henüz Kâbe”den içeri adım atmadan Şibli Hazretleri gencin eteğinden tutup . çekiverdi:
— Dur, dedi, bu hâlinle Kâbe”ye giremezsin…
Şeyh de haklıydı… Bir âyet gereğince müslüman olmayanlar Kâbe”ye giremezlerdi.
Genç derhal başını eşiğe koydu, gözyaşı incilerini çakıl taşlarının üzerine akıtarak hıçkırdı:
— İlâhî!… Şibli beni senin evine bırakmıyacağını söylüyor!…
îşte tam o an Şibli”nin can kulağına bir ses erişti. Canlar yakan bir ses:
— Onu Bağdat”tan buraya biz getirmişizdir, onun ruhuna aşk ateşini biz koymuşuzdur. O, bize lâyık bir kuldur!…