SENİN GİBİLERE EL AÇMAMAK İÇİN
Bir zamanlar Şam”da periler gibi halk arasından çekilmiş bir ihtiyar vardı… Öyle bir adamdı ki, vücudunu otlarla örter, nzkını kerpiç dökerek çıkarırdı. Onun kerpiçlerinden kendisine bir mezar yapanlar, günahkâr da olsalar azap görmeyeceklerine inanırlardı. İhtiyarın adı halk arasında bir bayrak gibi dolaşıyordu…
Gün görmüş ihtiyar bir gün işiyle gücüyle uğraşırken, ansızın bir delikanlı çıkageldi. Gençliğin verdiği tecrübesizlikle ona hitab etti:
— Ey ihtiyar!… Bu senin yaptığın ne düşkünlüktür… Toprakla uğraşmak bayağıların işidir… Kalk, toprağın yüzünü boşuna yaralama… Senden elbet bir ekmeği esirgemezler… Bu kerpiç kalıbını ateşe at, yak… Başka bir kalıptan kerpiçler dök…
Artık âhiret evinin imanna çalış. Birkaç kesekle ne uğraşırsın? Senin su ve toprakla ne işin olur? Hem gençlik kuşu senin kafesinden çoktan uçup gitmiş, niçin gençlerin işini onlara bırakmıyorsun?…
İhtiyar, feri sönmüş gözlerini karşısındaki gence dikti:
— Ey can toprağıma gam şarabı dökmek isteyen, dedi, çocukluğun lüzumu yok… Şen işine bak ve merak etme… Kerpiç dökmek ihtiyarların sanatı, yük taşımak tutsakların kândır. Ben bir gün senin önünde el açmamak için bu sanatı elde ettim…