SENİN İÇİN AĞLIYORUM
Behlül Dânâ irfan nuruna sahip bir gönül adamıydı… Çok tuhaf halleri vardı. Çok kerre de Harun Reşid”e ibret alacağı dersler verirdi…
Yine bir gün Halifeye ders vermek istemişti… Saraya geldi, olacak bu ya, onu hiç kimsecikler görmedi. Halifenin oturduğu saltanat odasma girdi. Ve derhal saltanat koltuğuna oturdu… Bir müddet sonra nedimeler Beh-lüTü taht üzerinde oturur gördüler ve çığlığı bastılar:
— Şu divânenin çıktığı yere bakın!…
Herkes eline bir sopa geçirip BehlüTe vurmaya başladı. Hem vuruyorlar, hem de tahttan aşağı indiriyoriyorlardı.
— Ey sersem! Sen kim oluyorsun ki. Halifenin tahtına oturacaksın!…
Behlül feryâda başlamıştı bile. Onun feryadı Harun Reşid”in kulağına erişti… Halife koşup geldi ve Behlül”ü ağlar bir halde buldu:
— Ey hoş adam, dedi, nedir bu ağlayış?
Behlül yaşlı gözlerini yükseklere kaldırıp dedi ki:
— Ey Harun!… Vallâhi ben dövüldüğüme ağlamıyorum!… Senin tahtında birkaç dakika oturdum, buna mukabil bunca kötek yedim. Ya senin hâlin nice olur ki, sen yıllardır bu taht üzerinde oturmadasın… Allah bilir ki, yann ne kötekler yiyeceksin!… İşte ben bunu düşündüm de senin için ağladım!…
Harun Reşid”in gözleri de buğulandı:
— Ey kutbu zaman, dedi, bu kötekten kurtuluşun çâresi nedir?
Behlül tatlı tatlı gülümseyerek buyurdu ki:
— Adalet, adalet!… Sakın kimseye zulmetme, zâlimlere de yardımcı olma!…
Evet: İleride bir hesap günü var, o gün, hiç kimsenin yaptığı yanma bırakılmaz…