Madde, his, akıl, ölçü âleminin üstündeki âlem.
İlimlerin hepsi his yolları ile değildir. Bir kısmı da âlem-i melekûta âittir. Bu dünyâ için yaratılmış olan hisler, âlem-i melekûtun bilinmesine perde olurlar. Onlardan kurtulmadıkça aslâ o âleme yol bulunmaz. (İmâm-ı Gazâlî)
“Gerçek tasarruf” anlamında melekût, bir tasâvvuf ıstılahı olarak sıfatlar, özellikle ilahî sıfatlar için kullanılır. Allah’ta, sıfatları vasıtasıyla tasarrufta bulunmak üzere bir melekût vardır. Allah, kâinat üzerindeki tasarrufunu sıfatları aracılığıyla gerçekleştirir. Bu nedenle, tasarrufun gerçekleşmesinde vasıta durumunda bulunan sıfatlara, bu anlamda, melekût demek mümkündür. Allah’ın ezelî sıfatları için sözkonusu olan melekûta, en yüce melekût (el-melekutü’l a’la), bunların dışında kalanlarda sözkonusu olan melekûta ise el-melekûtü’l-ednâ denmiştir.
Melekût âlemine gelince; temelini Platoncu âlem tasavvurunda bulunan bu kavram, bünyesine Yeni-Platoncu bir yorumu da katarak, İslâm ve Hristiyan düşünürleri tarafından geliştirilen âlem şemalarında da yerini almıştır. Platoncu âlem tasavvuru; gelip geçici olan, zaman ve mekanla kayıtlı, gerçek varlığın gölgesi durumunda bulunan duyular âlemi (âlem-i şehadet) ile; duyular üstü, zaman ve mekânla sınırlı olmayan, gerçek varlıkların bulunduğu ideler âlemi (âlem-i misal, âlem-i gayb) olmak üzere iki çeşit âlem varsaymaktadır.