DELÂLET:
1. İşâret etmek, göstermek. Doğru yolu gösterme.
Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
Ey îmân edenler! Sizi acı bir azâbdan kurtaracak bir ticâreti göstereyim mi? Allahü teâlâ ve Resûlüne îmân edin, inanın, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda savaşın. Eğer bilirseniz bu sizin için çok hayırlıdır. (Saf sûresi: 10-11)
Hayra delâlet eden, hayrı yapan gibidir. (Hadîs-i şerîf-Keşfül-Hafâ)
2. Bir lafzın (sözün) bir mânâyı (anlamı) ifâde etmesi, göstermesi.
Dînî bilgilerin delîlleri (kaynakları) dörttür: Birincisi sübûtu (varlığı) ve delâleti kat’î (kesin) olanlar. Açık anlaşılan âyetler ve tevâtür, söz birliği ile bildirilmiş açıkça anlaşılan hadîsler böyledir. İkincisi, sübûtu kat’î olup, delâleti zan nî olanlar (kesin olmayanlar). Mânâsı açıkça anlaşılmayan âyetler böyledir. Üçüncüsü, sübûtu zannî, delâleti kat’î olanlar. Tek Sahâbînin (Peygamber efendimizin arkadaşının) bildirdiği açık ve anlaşılır hadîsler böyledir. Dördüncüsü, sübûtu da delâleti de zannîdir. Tek Sahâbînin bildirdiği açıkça anlaşılmayan hadîsler böyledir. Birincisi farz ile haramları, ikincisi ve üçüncüsü vâcib ile tahrîmen mekrûhu (harama yakın mekrûhu), dördüncüsü sünnet ile müstehâbı bildirir. (Molla Hüsrev-Serahsî-Hâdimî)
Delâlet-i Nass:
Nassın delâleti. Nass’da (Kur’ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîfte) zikredilen şeyin hükmünün, müşterek (ortak) illet sebebiyle zikredilmeyen şey hakkında da sâbit olduğuna delâlet etmesi. Bâzı âlimler delâlet-i nass’a, kıyâs-ı celî(açık kıyâs) demişlerdir.
“Ana-babana öf (bile) deme” meâlindeki İsrâ sûresi yirmi üçüncü âyet-i kerîmesi, açıkça ana-babaya öf demenin haramlığını delâlet-i nass ile bildirmektedir. Öf demenin haram oluşunun illeti (sebebi), eziyet vermektir. Bu illet, ana-babayı dövmede ve sövmede fazlasıyle bulunduğundan, âyette açıkça bildirilmeyen ana-babayı dövmenin, onlara sövmenin de haramlığı ile hükmolunmuştur. (İbn-i Melek, Serâhsî)
DELİ:
Aklı olmayan. (Bkz. Cünûn)