EBRÂR:
1) İyi kimseler. Îmânlarında sâdık (doğru), Allahü teâlânın yasak kıldığı şeylerden sakınıp, emirlerine uyan, bozuk inanışlardan, kötü ahlâktan ve çirkin işlerden uzak duranlar. Teklik şekli berr’dir.
Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:
Muhakkak ki ebrâr, nîmetleri devamlı olan Naîm Cenneti’ndedirler. (Mutaffifîn sûresi: 22)
Allahü teâlâ ebrâra, anne ve babalarına ve çocuklarına iyilik yapmaları sebebiyle bu ismi verdi. (Hadîs-i şerîf-İbn-i Asâkir)
2) Nefislerinin sevgisinden kurtulmamış olup, nefislerini azâbdan korumak ve nîmetlere kavuşturmak için ibâdet eden; tasavvufta sona varmamış.
Ebrâr bana kavuşmayı çok istiyor. Ben de onları çok istiyorum. (Hadîs-i kudsî-Deylemî, İhyâ)
Ebrâr, Allahü teâlâya nîmetlerine kavuşmak için ve azâbından korktukları için ibâdet ederler. Bu iki dilekleri ise nefislerinin arzularıdır. Çünkü bunlar, Allahü teâlânın zâtını sevmek seâdetine kavuşmamışlardır. (İmâm-ı Rabbânî)
EBTER:
Nesil ve hayırdan kesilmiş.
Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
(Habîbim) gerçekten biz sana Kevser’i verdik. O hâlde (buna şükür olarak) namaz kıl ve kurban kes. Sana buğzeden, düşmanlık eden yok mu? İşte asıl ebter odur. (Sana gelince Habîbim; senin temiz neslin, şân ve şerefin kıyâmete kadar devâm edecektir.) (Kevser sûresi: 1-3)
Resûlullah efendimizin Hadîcet-ül-Kübrâ’dan olan son erkek çocuğu vefât edince, Âs bin Vâil’in; “Muhammed ebter oldu” demesi üzerine; Kevser sûresi gelerek, Allahü teâlâ Âs bin Vâil kâfirine, cevâb verdi. (İbn-i Abbâs, Taberî, Kurtubî)
EBÛ HANÎFE:
Ehl-i Sünnetin reisi, Hanefî mezhebinin İmâmı. İmâm-ı A’zam. (Bkz. İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe)