İKTİZÂ-İ NASS:
Âyet ve hadîslerin gerektirdiği şey; nassın (âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfin) hükmünün anlaşılabilmesi ve istenilen mânânın ortaya çıkması için sözün tamâmına bakılarak gerekli hükmün taktir edilmesi.
“Ümmetimden hatâ (yanılma), nisyân (unutma) ve zor karşısında yaptıkları şeyler kaldırıldı.” hadîs-i şerîfinin lafzında yalnız hatâ ve nisyânın kaldırıldığı bildirilmektedir. Hâlbuki bu haller insandan ayrılmaz. İnsanda her zaman görülebilmektedir. Bu sebeble iktizâ-i nass, insandan kaldırılanın hatâ, nisyân olmayıp, hatâ ve nisyân ile yapılan işten doğan günâh ve mes’ûliyet, sorumluluk olduğunu ifâde etmektedir. Yâni hadîs-i şerîfte mes’ûliyet gibi bir kelimenin taktir edilmesini gerektirmektedir. (Serahsî)
Nassın İbâresi
Nass, ayet ve hadislerin metni, bu metinlerin açık sözlerinden çıkan hüküm, sevkedildiği mânâya delâlet eden lafızlar. İbâre ise, ifade, lafız ve yorum demektir.
Nass’ların lafızları delâlet bakımından ikiye ayrılır: Anlamı apaçık olanlar ve anlamı kapalı olanlar. Zâhir, nass, müfesser ve muhkem, anlamı açık; hafî, müşkil, mücmel ve müteşâbih ise anlamı kapalı olan lafızlara örnektir. Lafızlar mânâya delâlet kuvveti bakımından da dörde ayrılır: Nass’ın ibâresi, nass’ın işareti, nass’ın delâleti ve nass’ın iktizası. Hanefîler dışındaki çoğunluk İslâm hukukçuları buna mefhûm-ı muhâlefet’i de eklerler.