İLLET: Bir şeyin veya hükmün meydana gelmesine doğrudan te’sir eden iş, sebeb.
İlletin bulunduğu yerde; te’sir ettiği, meydana getirdiği şey veya hüküm de bulunur. İllet bulunmayınca bunlar da bulunmaz.
Satış akdi, mülkiyet için illettir. Akd yapılınca, satıcı sattığı eşyânın bedeli olan şeye, alıcı da mala sâhib olur. Satış ak di olmayınca, alıcı da, satıcı da hiçbir şeye mâlik olamazlar. Yâni mülkiyet denen şey meydana gelmez.
Aynı şekilde, nikah da evliliğin meydana gelmesinin illetidir. Nikâh varsa, evlilik vardır. Nikâh yoksa, evlilik de yoktur, yâni evlilik hâli yaşansa bile meşrû (dîne uygun) değildir. (Serahsî)
Arap darb-ı meselinde şu söz meşhurdu: “La ta’dimu hurekâu illetin” Yani; özür ve bahanenin çeşitleri çoktur. Bu tabi elinde imkan olduğu halde bahane uyduranlar için kullanılır.
Fıkıh âlimlerinin şeriatta müsbet hüküm olan emre, illet demeleri de bundan dolayıdır. Sarf alimlerinin vav, ya, elif, harflerine illet harfi demeleri de bu nedenledir. Çünkü bu harfler hastalıklı kelimeye bitişirler. (İbn Manzur, Lisanü’l-Arab, A’lele, maddesi; Mütercim Asım Efendi, Kamusü’l-Mühit Tercemesi Okyanus, el-İlle maddesi).
Usulü fıkıh açısından illet, bir çok anlamlarda kullanılmıştır. Usulcüler, “Maslahata uygun olanı yaratmak Allah’a vacip olur mu?” konusundaki kelâm ihtilafına dayalı olarak “illet” için çeşitli tarifler yapmışlardır (M. Mustafa Şelebî, Ta’lilü’l-Ahkâm, Mısır, 1943, 116).