İRŞÂD: Yol gösterme, rehberlik etme. İnsanları, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına ve Resûlullah efendimizin sünnet-i seniyyesine uymaya, her zaman Allahü teâlâyı anmaya, O’nu unutmamaya, kalbde O’ndan başkasının sevgisine yer vermemeye çağırmak, Allahü te âlânın râzı olduğu yolu göstermek.
Din âlimleri, herkesi kitablarda yazılı olan emirleri yapmağa çağırıyor. Allahü teâlânın sevdiği kulları olan evliyâ da, önce dînin emirlerini yapmaya çağırıyor, sonra Allahü teâlânın ismini zikretmeği gösteriyor. Her zaman aralıksız olarak zikr-i il âhî ile (Allahü teâlâyı anmak hâli üzere) olmağı istiyorlar. Böylece vücûdu zikr kaplayıp, kalbde Allahü teâlâdan başka birşey bulundurulmaz. Her şey öyle unutulur ki, insan kendini ne kadar zorlasa Allahü teâlâdan başka bir şey hatırlayamaz. İşte irşâd etmek bu iki dâveti yapmaktır. (İmâm-ı Rabbânî)
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî irşâda başladığı günlerde, Bağdâd vâlisi Saîd Paşa ziyârete geldi ve nasîhat istedi. Buyurdular ki: “Kıyâmette herkes kendi nefsinden suâl olunur. Sen ise kendinden ve emrin altında olanların hepsinden suâl olunursun. Hak teâl âdan kork!.. Allahü teâlânın azâbı çok şiddetlidir.” (Haydarîzâde İbrâhim Fasih)
Kendisine ilk önce sofî denilen zât Ebû Hâşim-i Sûfî’dir. Kûfe şehrinden olup, Şam’da insanları irşâd etmekle meşgul olurdu (rahimehullahü teâlâ). “Dağları iğne ile oyarak toz etmek, kalblerden kibri çıkarmaktan kolaydır” sözü onundur. “Fâidesiz ilim den Allah’a sığınırım” sözünü çok söylerdi. (Ebû Nuaym İsfehânî)
Ders verirken, yâni ilim öğretirken, sabırlı olup, gazâbını, kızgınlığını yenmeli, hemen kızmamalıdır. Öğretirken, şaka ve lüzûmsuz şeyler söylememeli, ciddiyetten ayrılmamalıdır. İlim öğretme sırasında bu tür hareketler kalbin kararmasına ve Allahü teâlâyı unutmasına sebeb olur. Her zaman hilm (yumuşaklık), vakar (ağırbaşlılık), sabır, iyi huy ve güzel hareket etmeyi âdet ve prensip hâline getirmelidir. Bâzı durumlarda sözü makbûl olmasa yâni kabûl görmese bile, önem vermemeli, benim vazîfem bildirmek, irşâd etmektir, hidâyet ve tevfik Allahü teâlâdandır, demelidir. (Taşköprüzâde)