İSNÂD: Dayandırma, sened gösterme.
1. Söylediği sözü bir başkasına dayandırmak, bir şeyi, birisi için yaptı demek.
Benden işittiğiniz şeyleri rivâyet ediniz. Ancak hakkı söyleyiniz. Kim benim söylemediğimi bana isnâd ederse, onun için Cehennem’de bir ev binâ edilir ve o kimse, o evin içine tıkılır. (Hadîs-i şerîf-Müsned-i Ahmed bin Hanbel)
Bir kimseye küfür isnâd edildiğinde eğer o kimse kâfir değilse, küfür isnâd edenin kendisi kâfir olur. (İbn-i Âbidîn)
2. Hadîs ilminde hadîs-i şerîf metninin sırasıyla kimler tarafından nakledile geldiğini bildirme.
azı âlimlerin isnadla eş anlamlı olarak kullandıkları sened kelimesi “dayanak, destek, sağlam ve yüksek yer” mânasındadır. Terim olarak ise hadisi birbirinden rivayet ederek daha sonraki nesillere ulaştıran râvilerin alış sırasına göre ve tarih unsuru göz önünde bulundurularak zikredildiği kısımdır: Haddesenâ Muhammed b. Beşşâr kāle haddesenâ Yahyâ b. Saîd kāle haddesenâ Şu‘be kāle haddesenâ Ebü’t-Teyyâh an Enes ani’n-nebiyyi sallallāhü aleyhi ve sellem kāle: “Yessirû velâ tüassirû ve beşşirû velâ tüneffirû” gibi (Buhârî, “ʿİlim”, 11).
Resûlullah’ın sözünden önce zikredilen isimler zincirinden oluşan kısım sened, bu kısmı “haddesenâ” ve “kāle” gibi rivayet sözcükleriyle birlikte anarak hadisin metnini Resûlullah’a kadar ulaştırma ve râvileri sırasıyla zikretme işi de isnaddır. Bir sözü ilk söyleyene bu yolla isnad eden kimseye müsnid, hadise müsned denilir. İsnad bazan “sened” anlamında isim, bazan “senedi zikretme” anlamında masdar olarak kullanılır.