İSRÂF: Malı, İslâmiyet’in ve mürüvvetin uygun görmediği yâni lüzumsuz, fâidesiz yerlere dağıtmak.
Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki:
Ekini hasat ettiğiniz zaman fakirlerin hakkını verin ve isrâf etmeyin. Allahü teâlâ isrâf edenleri elbette sevmez. (En’âm sûresi: 141)
İstediğini ye, istediğini giyin! İnsanı yanlış yola götüren, isrâf ve tekebbürdür (büyüklenmedir) . (Hadîs-i şerîf-Buhârî)
İsrâf, malı telef etmek, faydasız hâle getirmek, dîne ve dünyânın mübâh olan işlerine faydalı olmayacak şekilde sarf etmektir. Malı denize, kuyuya, ateşe ve elden çıkmasına sebeb olan yerlere atmak onu helâk etmektir ve isrâftır. (İmâm-ı Birgivî)
Başkasının malını telef etmek zulüm olur. Ödemek lâzım olur. Kendi malını helâk etmek, isrâf olur. Günâh işlemek için ve günâh işlenilmesi için verilen mal ve paralar da isrâf olur. (Abdülganî Nablüsî)