İTTİBÂ: Tâbi olma, bağlanma, uyma.
Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki:
Ey sevgili Peygamberim!Onlara de ki; eğer Allahü teâlâyı seviyorsanız ve Allahü teâlânın da sizi sevmesini istiyorsanız, bana ittibâ ediniz! Allahü teâlâ, bana ittibâ edenleri sever. (Âl-i İmrân sûresi: 31)
Yâ Rabbî! Bize hakkı hak olarak göster ve ona ittibâ ile bizi rızıklandır. Bâtılı da bâtıl olarak göster ve ondan kaçınmakla bizi rızıklandır. (Hadîs-i şerîf-Mektûbât-ı Rabbânî)
Peygamber efendimize ittibânın ufak bir zerresi, bütün dünyâ lezzetlerinden ve bütün âhiret nîmetlerinden daha üstündür. Hakîkî üstünlük; O’nun sünnet-i seniyyesine ittibâ etmektir. (Ahmed Fârûkî)
Mezheb imâmlarına tâbî olmak, onları taklîd etmek demek; onların kendi emirlerini yapmak demek değildir. Onların Kitâb’dan (Kur’ân-ı kerîmden) ve Sünnet’ten (hadîs-i şerîflerden) bildirdiklerine ittibâ etmektir. (Abdülvehhâb-ı Şârânî)
Dört hak (doğru) mezhebden birine ittibâ etmeyen kimse, Ehl-i sünnetten (Resûlullah efendimiz ve dört halîfesinin yolundan) ayrılmış olur. (Ahmed Tahtâvî)