KÂDİRÎ: Tasavvufta Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin yoluna mensup olan kimse. (Bkz. Kâdiriyye)
Öncülüğünü Abdülkâdir-i Geylânî’nin (bk. Abdülkâdir-i Geylânî maddesi) yaptığı “Kadiriyye tarikatine mensup olan kişi” anlamını taşır.
Kadiriyye tarikati en yaygın tarikatlerden birisidir. Bunun temelinde, diğer sebeplerin yanı sıra Abdülkâdir-i Geylânî’nin çocuklarının çok olması ve babalarının ilmine ve mânevî mirasına sahip çıkarak, onun yoluna devam ettirmeleri gösterilir.
Geylânî’nin gerek çocukları, gerekse torunları İslâm dünyasının çeşitli bölgelerine giderek hem köklü ve geniş aileler oluşturdular, hem de bu tarikatın yayılmasını sağladılar.
Abdülkâdir-i Geylânî’nin Moğol işgali sırasında yıkılan medrese ve tekkesi Kanûnî Sultan Süleyman tarafından, hicrî 941 yılında (1534) Mimar Sinan’a yeniden yaptırıldı, Bağdat’a nakîbüleşraf (Peygamber soyundan olanlara hizmetle görevli kimse) olarak Abdülkâdir-i Geylânî soyundan bir zat tayin etti.
Kadiriyye tarikatını Anadolu’ya, 15. yüzyılda, Abdülkâdir-i Geylânî’nin soyundan Hüseyin el-Hamevî’den hilâfet alan Eşrefoğlu Rûmî getirdi. İlk başlarda geniş bir alana yayılmayıp İznik-Bursa çevresiyle sınırlı kaldı. Bu tarikatın Rûmîyye kolunun pîri olan İsmail Rûmî’nin faaliyetleri sonucu, başta İstanbul olmak üzere Anadolu ve Balkanlarda yaygınlık kazandı. İsmail Rûmî’nin İstanbul-Tophane’de kurduğu tekke diğer bölgelerde açılan Kadirî tekkelerinin merkezi olma fonksiyonunu da üstlendi.
Kâdirî icâzetnâmelerine göre tarikatın silsilesinin Hz. Ali’ye ulaştığı görülmektedir. Bu silsile Geylâni’den sonra genellikle Cemâlü’l-Irâk diye tanınan oğlu Abdürrezzak veya Abdülcebbâr ile devam eder. Tarikatın öğretisi Abdülkâdir-i Geylânî’nin el-Gunye li-tâlibî tarîki’l-hak, Fütûhu’l-gayb ve el-Fethu’r-rabbanî adlı eserlerindeki görüşlere dayanmakta olup oğlu, Abdürrezzâk’a yaptığı vasiyet sırasında söyledikleri bu eserlerdeki görüşlerin bir özeti olması bakımından önemlidir.