KURRÂ: Kârîler, kırâat âlimleri, Kur’ân-ı kerîm okuyucuları. (Bkz. Kârî)
Sözlükte “okuyucu; âbid ve zâhid” mânalarındaki kāri kelimesinin çoğulu olan kurrâ İslâmiyet’in ilk devirlerinden itibaren değişik grupları ifade etmiştir. Buhârî’nin “Peygamber’in kurrâsı” başlığıyla kaydettiği bölümde Resûlullah’ın kendilerinden Kur’an öğrenilmesini tavsiye ettiği Abdullah b. Mes‘ûd, Sâlim Mevlâ Ebû Huzeyfe, Muâz b. Cebel ve Übey b. Kâ‘b’dan kurrâ diye bahsetmesi (“Feżâʾilü’l-Ḳurʾân”, 8), Yemâme savaşından sonra Hz. Ömer’in Ebû Bekir’e gelerek savaşlar yüzünden kurrâdan hayatta hiç kimsenin kalmaması tehlikesinin bulunduğunu söyleyip Kur’an’ın cemedilmesini istemesi (Müsned, I, 3; Buhârî, “Tefsîr”, 9/18, 20, “Feżâʾilü’l-Ḳurʾân”, 3) örneklerinde kelime “Kur’an kıraati konusunda uzman kişiler” anlamında kullanılmıştır.
Hz. Ömer’in, meclislerinde hazır bulunan genç ve yaşlı kurrâ ile istişare ettiğini belirten rivayette ise (Buhârî, “Tefsîr”, 7/5, “İʿtiṣâm”, 2, 28) kurrâdan kastedilenin ilim sahibi kişiler olduğu söylenebilir.