LAÎN: Lânet edilmiş, kovulmuş. Allahü teâlânın rahmetinden mahrum olan şeytân. (Bkz. Lânet)
Uzaklaştırma beddua, hakaret, sövüp sayma, azab, Allah’ın rahmetinden uzaklaşma, gazab etme, beddua etme, buğz etme, uzak durma, muhalefet etme.
Lânet, Kur’ân’da birçok kez ve tüm anlamlarında kullanılmıştır. Nitekim” …Her ümmet (ateşe) girdikçe yoldaşına lânet etti…” (el-A’râf 7/38) âyetinde hakaret, sövüp sayma anlamında İsrailoğullarından inkâr edenlere Davud ve Meryem oğlu İsa diliyle lânet edilmiştir… ” (el-Maide 5/78),
Hz. Peygamber (s.a.s)’de lânet kelimesini beddua, buğz, hakaret gibi anlamlarda kullanmıştır. Rivayetlerde Hz. Peygamber (s.a.s)’in Bi’r-i Maûne olayında şehid edilen müslümanlar nedeniyle Rıl, Zekvan, Lıhyan ve Usayya oğulları aleyhinde kırk sabah lânet okuyarak beddua ettiği bildirilir (Buhari, Cihad 17).
Buna karşılık Hz. Peygamber (s.a.s), müslümanları rastgele lânet etmekten menetmiş, özellikle ashabının birbirine ve tabiat kuvvetlerine lânet etmelerini yasaklamıştır (Ebu Davud Edeb, 4908; Müslim, Birr, 80-87).