MA’BÛD: Kendisine ibâdet olunan, tapınılan.
Yerde ve gökte, Allahü teâlâdan başka, ibâdet edilmeğe hakkı olan ve tapılmağa lâyık hiçbir şey ve hiçbir kimse yoktur. Hakîki ma’bûd ancak Allahü teâlâdır. (Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî)
Kul, “abd”; kulun yaratanına yönelttiği “ibadet, ibadet eden kul “âbid”; kendisine ibadet edilen de “mabud” dur. İslâm dininde ibadet yalnız yüce Allah`a yapılır. Tevhîdin gereği budur. Tevhid, inançta, ibadette ve ahlakta tezahür eder. İnançta tevhid; Allah`a inanmak, onun tek Allah olduğunu kabul etmek, O`na ortak koşmamak ve O`nu esması (Esmâü`l-Hüsnâ: güzel isimler) ve sıfatı (Sıfâtu`l-Ulyâ: yüce sıfatlar) ile mabud edinmektir. İbadette tevhid; O`ndan başkasını mabud edinmemek, yalnız O`na ibadet, dua, hamd, rükû, sücûd, yemin etmek, kurban kesmektir.
Ahlâkta tevhîd ise; O`ndan başkasından bir şey beklememek, yalnız O`ndan istemek, O`nun izni olmaksızın hiç birşey olmayacağını bilmektir. Kur`ân-ı Kerim`in ilk suresi olan Fatiha`nın ilk üç ayetinde inançta tevhid özetlendikten sonra dördüncü ayette ibadet ve ahlâktaki tevhîd şöyle prensip haline getirilmektedir: “Yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz”