MAHCÛR: Çocukluk, sefîhlik, delilik, kölelik, bunaklık vs. gibi çeşitli sebebler yüzünden malını tasarruf hakkından, kullanmaktan men edilen kimse. (Bkz. Hicr)
Mahcûr iki kısımdır:
1- Çocuk, deli ve maraz-ı mevt (ölüm hâlinde) bulunanlar.
2- Hâkimin hükmüyle mahcûr olanlar, medyûnlar (borçlular), ma’tûhlar (bunaklar), rakîkler (köleler), eblehler (ahmaklar) ve mâcinler yâni kötü din adamlarıdır. (Fetâvâ-i Hindiyye)
Çocuk kendi malını kullanmaktan mahcûr olduğu gibi, başkasına hizmet etmesi de, ancak velîsinin izni ile câiz olur. (Abdülganî Nablüsî)
Kısıtlı kimse satım veya hibe gibi bir akdi veya kavlî tasarrufu bizzat yapsa, bu bağlayıcı olmaz. Buna bir hüküm gerekmez ve kabzla mala mâlik olunmaz. Kısıtlık daha çok sözlü tasarruflarda etkisini gösterir. Fiillerde hacr tasavvur olunmaz. Çünkü vuku bulmuş olan fiili kaldırmak mümkün değildir. Kısıtlının yapacağı akit mevkûftur. Yani geçerli olması hukukî temsilci olan velî veya vasînin icazetine bağlıdır (İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, Mısır 1307, V, 97, 99,108; el-Meydânî, el-Lübâb, II, 66). Şâfiî ve Hanbelîlere göre, hacr; Kişiyi belli ehliyet arızalarından dolayı mâlî tasarruflardan alıkoymaktır. Bu men, küçük, akıl hastası ve sefîhte olduğu gibi ya şer’î bir hüküm şeklinde olur veya peşin konuşulan satış bedelini ödemeyen müşteriyi, hâkimin kendi malında tasarruftan alıkoyması tarzında ortaya çıkar (İbn Kudâme, el-Muğnî, V, 465).